English    Türkçe    فارسی   

3
2863-2872

  • یک نظر او سوی صحرا می‌کند ** یک نظر حرصش به دانه می‌کشد
  • Bir ovaya bakıyordu, gönlü orasını çekmekteydi; bir de tanelere bakıyordu, hırsı kendisini oraya sürüklemekteydi.
  • این نظر با آن نظر چالیش کرد ** ناگهانی از خرد خالیش کرد
  • Bu iki istek arasında çırpındı, durdu… Nihayet aklı başından gitti; tanelere tamah etti, uzağa düştü!
  • باز مرغی کان تردد را گذاشت ** زان نظر بر کند و بر صحرا گماشت 2865
  • Başka bir kuş da bu tereddüdü bıraktı, tanelere meyletmedi, sahraya uçup gitti.
  • شاد پر و بال او بخا له ** تا امام جمله آزادان شد او
  • Neşeli bir surette kol kanat açtı; ne mutlu ona! Bütün hürlerin ulusu, başı oldu.
  • هر که او را مقتدا سازد برست ** در مقام امن و آزادی نشست
  • Onu kendisine baş yapan da kurtuldu, emniyet makamına ulaştı.
  • زانک شاه حازمان آمد دلش ** تا گلستان و چمن شد منزلش
  • Çünkü bu kuşun gönlü, ihtiyata riayet edenlerin padişahı kesildi de konağı, güllükler, çimenlikler dolu!
  • حزم ازو راضی و او راضی ز حزم ** این چنین کن گر کنی تدبیر و عزم
  • O ihtiyatından razı, ihtiyatı ondan memnun… İşte sen de tedbirde bulunacaksan böyle bir tedbirde bulun, bu işe sarılacaksan böyle bir işe sarıl!
  • بارها در دام حرص افتاده‌ای ** حلق خود را در بریدن داده‌ای 2870
  • Nice defalar hırs tuzağına düştün, boğazını kesilmeye teslim ettin!
  • بازت آن تواب لطف آزاد کرد ** توبه پذرفت و شما را شاد کرد
  • Tövbeler kabul eden Allah, yine seni azat etti, tövbeni kabul ederek seni neşelendirdi.
  • گفت ان عدتم کذا عدنا کذا ** نحن زوجنا الفعال بالجزا
  • “Tövbenizi bozar, kötülüğe başlarsanız biz de tekrar size azap ederiz. Biz yapılan işlere uygun karşılıkları çift ettik” dedi.