-
تا ترا چون شکر گویی بخشد او ** روزیی بی دام و بی خوف عدو
- Uğrama da şükrettikçe Allah sana tuzaksız, düşman korkusundan uzak bir nimet ihsan etsin.
-
شکر آن نعمت کهتان آزاد کرد ** نعمت حق را بباید یاد کرد
- Allah’ın sizi azat etmesine karşılık şükretmeniz, Allah nimetini anmanız gerek.
-
چند اندر رنجها و در بلا ** گفتی از دامم رها ده ای خدا
- Nice zahmetlere, nice belâlara düştün de “ Yarabbi, beni bu tuzaktan kurtar…
-
تا چنین خدمت کنم احسان کنم ** خاک اندر دیدهی شیطان زنم
- Sana itaat edeyim, ibadetlerde bulunayım, Şeytan’ın gözüne toprak serpeyim” dedi.
-
حکایت نذر کردن سگان هر زمستان کی این تابستان چون بیاید خانه سازیم از بهر زمستان را
- Köpeklerin, her kış mevsimi “Yaz gelince kışın barınmak için kendimize bir ev kuralım” diye ahdetmeleri
-
سگ زمستان جمع گردد استخوانش ** زخم سرما خرد گرداند چنانش 2885
- Kış geldi mi köpek ezilir, büzülür. Kışın soğuğu onu perişan bir hale kor.
-
کو بگوید کین قدر تن که منم ** خانهای از سنگ باید کردنم
- “Kışa dayanamıyorum sağ olursam taştan bir ev kurmam lazım.
-
چونک تابستان بیاید من بچنگ ** بهر سرما خانهای سازم ز سنگ
- Yaz gelince dişimle tırnağımla çalışıp çabalayayım, kışın barınmak için bir taş ev kurayım” der.
-
چونک تابستان بیاید از گشاد ** استخوانها پهن گردد پوست شاد
- Fakat yaz gelip de ısındı mı kellesi, kemiği yerine geldi mi, ilikleri, kemikleri kızışıp derisi gerildi mi,
-
گوید او چون زفت بیند خویش را ** در کدامین خانه گنجم ای کیا
- Kendisini koskocaman görür de “İyi ama ben hangi eve sığarım ki?” der.
-
زفت گردد پا کشد در سایهای ** کاهلی سیری غری خودرایهای 2890
- İrileşir, ayağını çeker… Tembel tembel, karnı tok sırtı pek, kendisine güvenmiş bir halde bir gölgeye çekilir.