English    Türkçe    فارسی   

3
2922-2931

  • انبیا گفتند نومیدی بدست ** فضل و رحمتهای باری بی‌حدست
  • Peygamberler dediler ki: “Ümitsizliğe düşmek kötüdür. Allah’ın ihsan ve rahmetlerine son yoktur.
  • از چنین محسن نشاید ناامید ** دست در فتراک این رحمت زنید
  • Böyle bir ihsan sahibinden ümit kesmek hiç de yaraşmaz. Bu rahmete el atın, yapışın!
  • ای بسا کارا که اول صعب گشت ** بعد از آن بگشاده شد سختی گذشت
  • Nice işler vardır ki ilk önce güç görünür de sonradan kolaylaşır, o güçlük geçer gider.
  • بعد نومیدی بسی اومیدهاست ** از پس ظلمت بسی خورشیدهاست 2925
  • Ümitsizlikten sonra nice ümitler var… Karanlığın ardında nice güneşler var!
  • خود گرفتم که شما سنگین شدیت ** قفلها بر گوش و بر دل بر زدیت
  • Esasen tutalım yürekleriniz taş kesildi, kulağınıza, gönlünüze kilitler vuruldu.
  • هیچ ما را با قبولی کار نیست ** کار ما تسلیم و فرمان کردنیست
  • Sözümüzü kabul edecek yahut etmeyeceksiniz… biz buna aldırış etmeyiz. Aldırış ettiğimiz şey Allah’a teslim olmak, fermanını yerine getirmektedir.
  • او بفرمودستمان این بندگی ** نیست ما را از خود این گویندگی
  • Bize o kulluğu o buyurdu… Bu söz söylememiz, kendiliğimizden değil ki!
  • جان برای امر او داریم ما ** گر به ریگی گوید او کاریم ما
  • Canımız, onun emrini yerine getirmek için… Bunun için yaşıyoruz, bunun için yaratıldık. Kuma tohum ek dese bile biz ekeriz.
  • غیر حق جان نبی را یار نیست ** با قبول و رد خلقش کار نیست 2930
  • Peygamberin canına Allah’tan başka bir dost yoktur. Halk, sözünü kabul edecekmiş, reddedecekmiş… Bununla hiçbir alışverişi bulunmaz ki!
  • مزد تبلیغ رسالاتش ازوست ** زشت و دشمن‌رو شدیم از بهر دوست
  • Allah, emirlerini halka bildirir, bunu için alacağı ücreti de Allah verir. Biz, sevgilinin uğrunda halka çirkin göründük; yüzümüz, düşman yüzüne benzedi gitti!