English    Türkçe    فارسی   

3
2925-2934

  • بعد نومیدی بسی اومیدهاست ** از پس ظلمت بسی خورشیدهاست 2925
  • Ümitsizlikten sonra nice ümitler var… Karanlığın ardında nice güneşler var!
  • خود گرفتم که شما سنگین شدیت ** قفلها بر گوش و بر دل بر زدیت
  • Esasen tutalım yürekleriniz taş kesildi, kulağınıza, gönlünüze kilitler vuruldu.
  • هیچ ما را با قبولی کار نیست ** کار ما تسلیم و فرمان کردنیست
  • Sözümüzü kabul edecek yahut etmeyeceksiniz… biz buna aldırış etmeyiz. Aldırış ettiğimiz şey Allah’a teslim olmak, fermanını yerine getirmektedir.
  • او بفرمودستمان این بندگی ** نیست ما را از خود این گویندگی
  • Bize o kulluğu o buyurdu… Bu söz söylememiz, kendiliğimizden değil ki!
  • جان برای امر او داریم ما ** گر به ریگی گوید او کاریم ما
  • Canımız, onun emrini yerine getirmek için… Bunun için yaşıyoruz, bunun için yaratıldık. Kuma tohum ek dese bile biz ekeriz.
  • غیر حق جان نبی را یار نیست ** با قبول و رد خلقش کار نیست 2930
  • Peygamberin canına Allah’tan başka bir dost yoktur. Halk, sözünü kabul edecekmiş, reddedecekmiş… Bununla hiçbir alışverişi bulunmaz ki!
  • مزد تبلیغ رسالاتش ازوست ** زشت و دشمن‌رو شدیم از بهر دوست
  • Allah, emirlerini halka bildirir, bunu için alacağı ücreti de Allah verir. Biz, sevgilinin uğrunda halka çirkin göründük; yüzümüz, düşman yüzüne benzedi gitti!
  • ما برین درگه ملولان نیستیم ** تا ز بعد راه هر جا بیستیم
  • Fakat bu kapıdan usanmadık da, usanmayız da. Yol uzun olduğundan her yerde oturup dinleniyoruz.
  • دل فرو بسته و ملول آنکس بود ** کز فراق یار در محبس بود
  • Sevgiliden ayrılan, hapislere düşen adamın gönlü soğur, o çeşit adam usanır, bıkar.
  • دلبر و مطلوب با ما حاضرست ** در نثار رحمتش جان شاکرست
  • Hâlbuki bizim sevgilimiz, bizim dilediğimiz canan, bizimle beraber… Rahmetini saçıp durmakta; canımız da ona şükretmekte.