-
ما برین درگه ملولان نیستیم ** تا ز بعد راه هر جا بیستیم
- Fakat bu kapıdan usanmadık da, usanmayız da. Yol uzun olduğundan her yerde oturup dinleniyoruz.
-
دل فرو بسته و ملول آنکس بود ** کز فراق یار در محبس بود
- Sevgiliden ayrılan, hapislere düşen adamın gönlü soğur, o çeşit adam usanır, bıkar.
-
دلبر و مطلوب با ما حاضرست ** در نثار رحمتش جان شاکرست
- Hâlbuki bizim sevgilimiz, bizim dilediğimiz canan, bizimle beraber… Rahmetini saçıp durmakta; canımız da ona şükretmekte.
-
در دل ما لالهزار و گلشنیست ** پیری و پژمردگی را راه نیست 2935
- Bizim gönlümüzde lâlelik var, gül bahçesi var. Oraya solmanın, perişan olmanın yolu yok!
-
دایما تر و جوانیم و لطیف ** تازه و شیرین و خندان و ظریف
- Daima terütazeyiz, daima genciz, lâtifiz… Daima güzeliz, tatlıyız, daima gülüp durmadayız, zarifiz!
-
پیش ما صد سال و یکساعت یکیست ** که دراز و کوته از ما منفکیست
- Bizce yüzyılla bir saat birdir… Uzun yol, kısa zaman bize göre değil!
-
آن دراز و کوتهی در جسمهاست ** آن دراز و کوته اندر جان کجاست
- O uzunluk, kısalık cisimlere göredir, cana nasıl sığar.
-
سیصد و نه سال آن اصحاب کهف ** پیششان یک روز بی اندوه و لهف
- Eshabı Kehif, üç yüz dokuz yıl yattılar. Uyudular ama bu üç yüz dokuz yıl, onlara bir gün geldi, ne gamlandılar, ne teessüf ettiler.
-
وانگهی بنمودشان یک روز هم ** که به تن باز آمد ارواح از عدم 2940
- Uyandıkları anda uyudukları o uzun yıllar, kendilerine bir gün gibi göründü. Çünkü ruhları, yokluktan tekrar bedenlerine geldi.
-
چون نباشد روز و شب یا ماه و سال ** کی بود سیری و پیری و ملال
- Bu âlemde geceyle gündüz, ayla yıl bile olmazsa usanç, ihtiyarlık, bıkkınlık nasıl olur.