-
نیست موهوم ار بدی موهوم آن ** همچو موهومان شدی معدوم آن
- Bu zevk mevhum değildir. Mevhum olsaydı da mevhumlar gibi yok olurdu.
-
دوزخ اندر وهم چون آرد بهشت ** هیچ تابد روی خوب از خوک زشت 2945
- Cehennem, nasıl olur da aklına cenneti getirir? Çirkin domuzda güzel yüz ne gezer?
-
هین گلوی خود مبر هان ای مهان ** اینچنین لقمه رسیده تا دهان
- Kendin gel, aklını başına devşir de böyle bir lokma ağzına kadar gelmişken kendi boğazını kendin sıkma a aşağılık kişi!
-
راههای صعب پایان بردهایم ** ره بر اهل خویش آسان کردهایم
- Biz sarp yolları vardırdık… Bize uyanlara yolu kolaylattık.
-
مکرر کردن قوم اعتراض ترجیه بر انبیا علیهمالسلام
- Peygamberlerin “imana gelin” diye ricalarına karşı halkın tekrar itiraz etmesi
-
قوم گفتند از شما سعد خودیت ** نحس مایید و ضدیت و مرتدیت
- Sebâlılar, “Siz kendinizce yomlu yıldızlarsanız ama bize göre yomsuzsunuz; bizimle zıtsınız, bize aykırısınız siz.
-
جان ما فارغ بد از اندیشهها ** در غم افکندید ما را و عنا
- Hiçbir düşüncemiz yokken bizi dertlere, meşakkatlere saldınız.
-
ذوق جمعیت که بود و اتفاق ** شد ز فال زشتتان صد افتراق 2950
- Biz, birbirimizle uzlaşmış bir topluluk, sizin kötü haberlerinizle aramıza yüzlerce ayrılık düştü.
-
طوطی نقل شکر بودیم ما ** مرغ مرگاندیش گشتیم از شما
- Biz şekerler yiyen dudu kuşlarıydık… Sizin yüzünüzden ölümü düşünen baykuşlara döndük.
-
هر کجا افسانهی غمگستریست ** هر کجا آوازهی مستنکریست
- Nerede bir gam masalı varsa, nerede bir kötü, bir kabul edilmeyecek ses duyulursa…
-
هر کجا اندر جهان فال بذست ** هر کجا مسخی نکالی ماخذست
- Bu âlemde nerede bir kötüye yormak, nerede bir kötü surete dönmek, nerede bir azap varsa,