-
گر طبیبی گویدت غوره مخور ** که چنین رنجی بر آرد شور و شر
- Bir doktor sana “Koruk yeme, san şu çeşit kötü bir hastalık verir” dese,
-
تو بگویی فال بد چون میزنی ** پس تو ناصح را مثم میکنی
- “Neden kötüye yoruyorsun” der misin? Dersen öğütçüyü suçlu tutuyorsun demektir.
-
ور منجم گویدت کامروز هیچ ** آنچنان کاری مکن اندر پسیچ
- Müneccim “ Bugün sefere çıkma sakın” dese,
-
صد ره ار بینی دروغ اختری ** یک دوباره راست آید میخری
- Müneccimin yüz kere bile yalanını tutmuş olsan da bir iki kere sözü doğru çıksa yine sözüne uyarsın.
-
این نجوم ما نشد هرگز خلاف ** صحتش چون ماند از تو در غلاف 2965
- Bizim nücum bilgimize asla yanlış çıkmaz. Böyle olduğu halde nasıl oluyor da doğruluğuna inanmıyorsun, doğruluğu sence gizli, kapaklı kalıyor?
-
آن طبیب و آن منجم از گمان ** میکنند آگاه و ما خود از عیان
- O doktorla müneccim, sana verdikleri haberi zanla, şüpheyle veriyor. Hâlbuki biz açıkça görüyor, söylüyoruz.
-
دود میبینیم و آتش از کران ** حمله میآرد به سوی منکران
- Cehennemin dumanını, cehennemin ateşini, cehennemin münkirlere saldırdığını uzaktan görüyoruz.
-
تو همیگویی خمش کن زین مقال ** که زیان ماست قال شومفال
- Sense, sus yahu, bırak şu sözü; kötüye yormak, bize ziyan veriyor demektesin.
-
ای که نصح ناصحان را نشنوی ** فال بد با تست هر جا میروی
- Ey öğütçülerin öğüdünü dinlemeyen, kötü yoruş, nereye varırsan var, seninledir!
-
افعیی بر پشت تو بر میرود ** او ز بامی بیندش آگه کند 2970
- Âdeta ardından bir yılan gidiyor; birisi de damdan görüp haber veriyor.