English    Türkçe    فارسی   

3
3037-3046

  • و آنک صد فرسنگ زان سو بود او ** چونک بد یعقوب می‌بویید بو
  • Aradaki mesafe yüzlerce fersahken Yakup, Yakup olduğundan Yusuf’un gömleğinin kokusunu duyuyordu.
  • ای بسا عالم ز دانش بی‌نصیب ** حافظ علمست آنکس نه حبیب
  • Nice âlimler vardır ki hakikî ilimden hakiki irfandan nasipleri yoktur. Bu çeşit âlim, ilim hafızıdır, ilim sevgilisi değil.
  • مستمع از وی همی‌یابد مشام ** گرچه باشد مستمع از جنس عام
  • Onun sözlerini duyan kişi, alelâde bir adam olsa bile o sözleri anlar, hakikat korkusunu alır.
  • زانک پیراهان بدستش عاریه‌ست ** چون بدست آن نخاسی جاریه‌ست 3040
  • Çünkü böyle âlimin eline düşen gömlek, eğretidir, bir zaman içindir… Esir tellâlının elindeki cariye gibi!
  • جاریه پیش نخاسی سرسریست ** در کف او از برای مشتریست
  • Tellâlın eline düşen cariye, müşteri içindir, tellâla ne fayda var?
  • قسمت حقست روزی دادنی ** هر یکی را سوی دیگر راه نی
  • Rızık vermek, Allah’ın işidir. Herkes Allah’ın takdirine göre hareket eder, başka türlü hareket etmesine imkân yoktur.
  • یک خیال نیک باغ آن شده ** یک خیال زشت راه این زده
  • Güzel bir hayal, ona bağ, bahçe haline gelmiştir… Çirkin bir hayal, bunun yolunu kesmiştir!
  • آن خدایی کز خیالی باغ ساخت ** وز خیالی دوزخ و جای گداخت
  • Allah öyle bir Allah’tır ki bir hayalden, bağ, bahçe düzmüş, bir hayalide cehennem haline getirmiş, yanıp yakılma yeri yapmıştır!
  • پس کی داند راه گلشنهای او ** پس کی داند جای گلخنهای او 3045
  • Peki… O halde onun gül bahçelerinin yolunu… Külhanlarının yerini kim bilebilir ki?
  • دیدبان دل نبیند در مجال ** کز کدامین رکن جان آید خیال
  • Gönül gözcüsü, bu hayal, canın ne yanından geliyor… Fırsat bulup göremez ki.