Güzel bir hayal, ona bağ, bahçe haline gelmiştir… Çirkin bir hayal, bunun yolunu kesmiştir!
آن خدایی کز خیالی باغ ساخت ** وز خیالی دوزخ و جای گداخت
Allah öyle bir Allah’tır ki bir hayalden, bağ, bahçe düzmüş, bir hayalide cehennem haline getirmiş, yanıp yakılma yeri yapmıştır!
پس کی داند راه گلشنهای او ** پس کی داند جای گلخنهای او3045
Peki… O halde onun gül bahçelerinin yolunu… Külhanlarının yerini kim bilebilir ki?
دیدبان دل نبیند در مجال ** کز کدامین رکن جان آید خیال
Gönül gözcüsü, bu hayal, canın ne yanından geliyor… Fırsat bulup göremez ki.
گر بدیدی مطلعش را ز احتیال ** بند کردی راه هر ناخوش خیال
Bir kolayını bulup da doğduğu yeri, geldiği tarafı görseydi kötü hayallerin yolunu keser, gelmelerine mâni olurdu.
کی رسد جاسوس را آنجا قدم ** که بود مرصاد و در بند عدم
Yokluk geçidine, yokluğun gözetleme yeri olan oraya casus, nasıl ayak atabilir?
دامن فضلش بکف کن کوروار ** قبض اعمی این بود ای شهرهیار
Kör gibi onun ihsan eteğine yapış! Padişahım, körün yapışması diye buna derler işte!
دامن او امر و فرمان ویست ** نیکبختی که تقی جان ویست3050
Onun eteği, emridir, fermanıdır. Ondan korkmayı, ondan çekinmeyi kendisine can ittihaz eden adam ne iyi bahtlı bir adamdır!
آن یکی در مرغزار و جوی آب ** و آن یکی پهلوی او اندر عذاب
Birisi çayırlıkta, çimenlikte akarsu kıyısında… Onun yanı başındaki de azap içinde!
او عجب مانده که ذوق این ز چیست ** و آن عجب مانده که این در حبس کیست
Azap çeken, öbürüne bakar da “Bu zevk neden ki?” diye şaşırır kalır… Bu da meşakkat çekeni görür de “Acaba bunu kim hapsetmiş ki?” diye hayretlere düşer.