داعی هر پیشه اومیدست و بوک ** گرچه گردنشان ز کوشش شد چو دوک
Çalışanların boyunları iğ gibi incelse de yine insanı her sanata sevk eden ümittir, ihtimaldir.
بامدادان چون سوی دکان رود ** بر امید و بوک روزی میدود
Sabahleyin dükkânına giden rızık elde etmek ümidiyle koşar gider.
بوک روزی نبودت چون میروی ** خوف حرمان هست تو چونی قوی3095
Rızık ümidi olmasa nasıl olur da gidersin? Mahrumiyet korkusu olursa nasıl olur da kuvvet bulursun?
خوف حرمان ازل در کسب لوت ** چون نکردت سست اندر جست و جوت
Belki ezelde sana bir rızık verilmemiştir. Bu ezeli mahrumiyet korkusu, nasıl oluyor da yiyeceğini, içeceğini elde etmek için çalışıp çabalamanda, arayıp taramanda seni âciz, kuvvetsiz bir hale sokmuyor?
گویی گرچه خوف حرمان هست پیش ** هست اندر کاهلی این خوف بیش
Deseler, dersin ki: “Çalıştığım halde bir şey elde edememek korkusu da var. Var ama bu korku tembellikte daha fazla.
هست در کوشش امیدم بیشتر ** دارم اندر کاهلی افزون خطر
Çalışırsam belki kazanırım; bunda ümidim daha çok… Tembellikte daha fazla zarar var.
پس چرا در کار دین ای بدگمان ** دامنت میگیرد این خوف زیان
Peki, a kötü zanna düşen, ya neden din işinde bu ziyan korkusu eteğini tutuyor öyleyse?
یا ندیدی کاهل این بازار ما ** در چه سودند انبیا و اولیا3100
Yoksa bu bizim pazarımızın tacirleri olan peygamberlerle velilerin ne kârlar elde ettiklerini görmedin mi ki?
زین دکان رفتن چه کانشان رو نمود ** اندرین بازار چون بستند سود
Onlara bu dükkânı terk etmekle neler yüz gösterdi… Bu pazarda nasıl kârlar ettiler… Haberin yok mu ki?
آتش آن را رام چون خلخال شد ** بحر آن را رام شد حمال شد
Ateş onlara halhal gibi râm oldu, deniz, onların emrine uydu, onları baş üstüne taşıdı.