-
گویی گرچه خوف حرمان هست پیش ** هست اندر کاهلی این خوف بیش
- Deseler, dersin ki: “Çalıştığım halde bir şey elde edememek korkusu da var. Var ama bu korku tembellikte daha fazla.
-
هست در کوشش امیدم بیشتر ** دارم اندر کاهلی افزون خطر
- Çalışırsam belki kazanırım; bunda ümidim daha çok… Tembellikte daha fazla zarar var.
-
پس چرا در کار دین ای بدگمان ** دامنت میگیرد این خوف زیان
- Peki, a kötü zanna düşen, ya neden din işinde bu ziyan korkusu eteğini tutuyor öyleyse?
-
یا ندیدی کاهل این بازار ما ** در چه سودند انبیا و اولیا 3100
- Yoksa bu bizim pazarımızın tacirleri olan peygamberlerle velilerin ne kârlar elde ettiklerini görmedin mi ki?
-
زین دکان رفتن چه کانشان رو نمود ** اندرین بازار چون بستند سود
- Onlara bu dükkânı terk etmekle neler yüz gösterdi… Bu pazarda nasıl kârlar ettiler… Haberin yok mu ki?
-
آتش آن را رام چون خلخال شد ** بحر آن را رام شد حمال شد
- Ateş onlara halhal gibi râm oldu, deniz, onların emrine uydu, onları baş üstüne taşıdı.
-
آهن آن را رام شد چون موم شد ** باد آن را بنده و محکوم شد
- Demir, onlara râm oldu, mum kesildi… Rüzgâr, onlara kul oldu, hükümlerine girdi!
-
بیان آنک رسول علیه السلام فرمود ان لله تعالی اولیاء اخفیاء
- Resulullâh sallallâhu aleyhi ve selem, “Şüphe yok ki Allah’ın gizli velileri var” buyurdu
-
قوم دیگر سخت پنهان میروند ** شهرهی خلقان ظاهر کی شوند
- (Peygamberlerden başka) bir taife daha vardır ki bunlar pek gizlidirler. Bu zahir halkına nereden meşhur olacaklar?
-
این همه دارند و چشم هیچ کس ** بر نیفتد بر کیاشان یک نفس 3105
- Bunca kerametleri vardır da yine ululuklarını hiç kimsenin gözü görmez!
-
هم کرامتشان هم ایشان در حرم ** نامشان را نشنوند ابدال هم
- Hem uludurlar, kerametleri vardır… Hem Allah hareminde gizlenmişlerdir. Onların adlarını Abdal bile işitmemiştir.