قوم گفتند ای صحابی عزیز ** چون نسوزید و منقی گشت نیز
Oradakiler, “Ey Peygamber’le görüşüp konuşmuş olan aziz zat, peşkir nasıl oldu da hem yanmadı, hem de temizlendi?” dediler.
گفت زانک مصطفی دست و دهان ** بس بمالید اندرین دستارخوان
Enes dedi ki. “Mustafa, bu peşkire elini, ağzını silmişti; onun için!”
ای دل ترسنده از نار و عذاب ** با چنان دست و لبی کن اقتراب
Ey ateşten, azaptan korkan gönül, böyle bir ele, böyle bir ağıza yaklaş!
چون جمادی را چنین تشریف داد ** جان عاشق را چهها خواهد گشاد
Bu el, bu ağız, cansız bir şeye böyle bir yücelik verirse âşığın ruhuna neler açmaz, neler yapmaz?
مر کلوخ کعبه را چون قبله کرد ** خاک مردان باش ای جان در نبرد3120
Kâbe’nin taşını kerpicini öptü, Kâbe (puthaneyken) kıble oldu. Ey can, sen de çalış, çabala da erlere karşı toprak ol (erler seni de putlardan arıtsınlar!)
بعد از آن گفتند با آن خادمه ** تو نگویی حال خود با این همه
Sonra o hizmetçi kadına dediler ki: “Peki biz bu ahvali gördük, sen de bize halini söylemez misin?
چون فکندی زود آن از گفت وی ** گیرم او بردست در اسرار پی
O söyler söylemez nasıl oldu da hemencecik peşkiri tandıra attın? Tutalım o sırlara erişmiş…
اینچنین دستارخوان قیمتی ** چون فکندی اندر آتش ای ستی
Ya sen, bu derecede değerli bir peşkiri nasıl ateşe fırlatıp attın a hanım?”