English    Türkçe    فارسی   

3
3163-3172

  • ای غلام اکنون تو پر بین مشک خود ** تا نگویی درشکایت نیک و بد
  • Ey köle, şimdi kırbanın dolu olduğunu da gör de şikâyet edip iyi, kötü söylenme” dediler.
  • آن سیه حیران شد از برهان او ** می‌دمید از لامکان ایمان او
  • O zenci köle, Peygamber’in, bu mucizesine hayran oldu, imanı Lâmekân âleminden doğmaktaydı.
  • چشمه‌ای دید از هوا ریزان شده ** مشک او روپوش فیض آن شده 3165
  • Gökten akan bir çeşme gördü o… kırbası onun coşkunluğuna bir vesile, onun hakikatine bir örtüydü!
  • زان نظر روپوشها هم بر درید ** تا معین چشمه‌ی غیبی بدید
  • Gözünden bütün örtüler, bütün sebepler yırtılıp sıyrıldı. Böylece gayb çeşmesini görmeğe başladı.
  • چشمها پر آب کرد آن دم غلام ** شد فراموشش ز خواجه وز مقام
  • Göz pınarları doldu, efendini de unuttu, durağını da!
  • دست و پایش ماند از رفتن به راه ** زلزله افکند در جانش اله
  • Elsiz, ayaksız kaldı, yola gitmeye ne eli vardı artık, ne ayağı… Allah, ruhuna bir titremedir saldı!
  • باز بهر مصلحت بازش کشید ** که به خویش آ باز رو ای مستفید
  • Mustafa, iş görmesi için tekrar onu o âlemden çekti de dedi ki: “Kendine gel… Ey faydalanmak isteyen, yürü…
  • وقت حیرت نیست حیرت پیش تست ** این زمان در ره در آ چالاک و چست 3170
  • Şaşırıp kalacak zaman değil. Asıl şaşılacak şey daha ileride.
  • دستهای مصطفی بر رو نهاد ** بوسه‌های عاشقانه بس بداد
  • Şimdi öyle durma; davranıver bakalım, çevik bir halde yola düş! “
  • مصطفی دست مبارک بر رخش ** آن زمان مالید و کرد او فرخش
  • Mübarek eliyle kölenin yüzünü sıvazladı, onu kutlu bir hale getirdi.