-
فقر ازین رو فخر آمد جاودان ** که به تقوی ماند دست نارسان
- Eli bir şeye erişmeyen, Allah’tan korktu, çekindi, kendisini ibadete verdi… Yoksulluk, işte yüzden daima övünülecek bir şeydir!
-
زان غنا و زان غنی مردود شد ** که ز قدرت صبرها بدرود شد
- Zengin zenginliği yüzünden Allah tapısından reddedildi. Çünkü kudreti var; sabrı terk etti, dilediğini yapıverdi!
-
آدمی را عجز و فقر آمد امان ** از بلای نفس پر حرص و غمان
- Acizlik, yoksulluk, insana hırslarla, gamlarla dolu olan nefis belâsından aman verir.
-
آن غم آمد ز آرزوهای فضول ** که بدان خو کرده است آن صید غول
- Gam, olmayacak dileklerden meydana gelir. Çünkü gulyabanilere avlanmış olan insan, o olmayacak dileklere alışmış, onlarla huylanmıştır.
-
آرزوی گل بود گلخواره را ** گلشکر نگوارد آن بیچاره را 3285
- Toprak yiyen, toprak ister; o biçare gülbeşekerden hoşlanmaz, gülbeşekeri hazmedemez!”
-
وحی آمدن از حق تعالی به موسی کی بیاموزش چیزی کی استدعا کند یا بعضی از آن
- Ulu Allah’tan, Musa’ya dileğinden bir kısmını olsun öğret… diye vahiy gelmesi
-
گفت یزدان تو بده بایست او ** برگشا در اختیار آن دست او
- Allah, Musa’ya “Ya Musa, sen onun dileğini ver de elini aç, dilediğini yapsın!“ dedi.
-
اختیار آمد عبادت را نمک ** ورنه میگردد بناخواه این فلک
- Dileğini yapmak kudreti, ibadetin tuzudur, lezzetidir. Yoksa bu gökyüzü de ihtiyarsız dönüp durmada.
-
گردش او را نه اجر و نه عقاب ** که اختیار آمد هنر وقت حساب
- Fakat düşünüşünden dolayı ne bir sevaba girer, ne bir günaha. Çünkü hesap vakti sevap ta ihtiyarî olarak yapılan işe verilir, azap da!
-
جمله عالم خود مسبح آمدند ** نیست آن تسبیح جبری مزدمند
- Zaten bütün âlem Allah’ı tesbik eder… Fakat bu zoraki tesbihten, bir sevap elde edilemez.
-
تیغ در دستش نه از عجزش بکن ** تا که غازی گردد او یا راهزن 3290
- Erin eline kılıcı ver, onu acizlikten kurtar, onu kudret sahibi yap da ya gazi olsun, ya yol kesici eşkıya!