-
تا بقای خود نیابد سالکی ** چون کند تن را سقیم و هالکی 3350
- Salik, ebediliğe erişmese nasıl olur da tenini hastalıklara uğratır, helâk eder?
-
دست کی جنبد به ایثار و عمل ** تا نبیند داده را جانش بدل
- Ruhu, karşılığında elde edeceği şeyleri görmese insan, elini açar da cömertlik eder, ibadette bulunur mu?
-
آنک بدهد بی امید سودها ** آن خدایست آن خدایست آن خدا
- Kâr ummaksızın veren ancak Allah’tır, Allah’tır, Allah!
-
یا ولی حق که خوی حق گرفت ** نور گشت و تابش مطلق گرفت
- Yahut da Allah huylarıyla huylanmış olan, nur olan, Allah parıltısını elde eden Allah velisi.
-
کو غنی است و جز او جمله فقیر ** کی فقیری بی عوض گوید که گیر
- Çünkü o ganidir, ondan başka herkes yoksul. Bir yoksul, karşılık ummadan al diyebilir, mal verebilir mi?
-
تا نبیند کودکی که سیب هست ** او پیاز گنده را ندهد ز دست 3355
- Çocuk, elmayı görmedikçe kokmuş soğanı elinden bırakır mı hiç?
-
این همه بازار بهر این غرض ** بر دکانها شسته بر بوی عوض
- Bütün alışverişlerde maksat var. Herkes, bir şey elde etmek için dükkânına geçmiş, kurulmuştur.
-
صد متاع خوب عرضه میکنند ** واندرون دل عوضها میتنند
- Yüzlerce güzel matahlar gösterir, gönlünden elde edeceği karşılığı düşünür durur.
-
یک سلامی نشنوی ای مرد دین ** که نگیرد آخرت آن آستین
- Ey din ulusu, bir selâm bile duymazsın ki selâm veren, sonunda yenini, yakanı yakalamasın.
-
بی طمع نشنیدهام از خاص و عام ** من سلامی ای برادر والسلام
- Kardeş, ben halkın ileri gelenlerinden de, geri kalanlarından da tamahsız bir selâm bile işitmedim vesselâm!