-
چون بلال از ضعف شد همچون هلال ** رنگ مرگ افتاد بر روی بلال
- Bilâl; zayıflıktan hilâle dönmüş, yüzüne ölüm rengi çökmüştü.
-
جفت او دیدش بگفتا وا حرب ** پس بلالش گفت نه نه وا طرب
- Karısı görüp “Ah, bu ne elem, bu ne keder” dedi. Bilâl, “Hayır hayır… Bu ne zevk ve ne neşe,
-
تا کنون اندر حرب بودم ز زیست ** تو چه دانی مرگ چون عیشست و چیست
- Şimdiye kadar hayattan elem duymaktaydım, ölüm nasıl bir zevktir, nedir, nedir? Sen bunu ne bileceksin?”
-
این همی گفت و رخش در عین گفت ** نرگس و گلبرگ و لاله میشکفت 3520
- Demekte, bu sözleri söylerken de yüzünde nerkisler, güller, lâleler açılmaktaydı!
-
تاب رو و چشم پر انوار او ** می گواهی داد بر گفتار او
- Yüzünün parlaklığıyla nurlu gözleri, sözünün doğruluğuna şehadet ediyordu.
-
هر سیه دل می سیه دیدی ورا ** مردم دیده سیاه آمد چرا
- Her gönlü kara adam onun yüzünü simsiyah görürdü ama o, insanların gözbebeğiydi, neden gözbebeği de siyah?
-
مردم نادیده باشد رو سیاه ** مردم دیده بود مرآت ماه
- Yüzü kara olanlar, hakikati görmeyenlerdir. İnsanların gözbebeği olan adam ise ayın aynasıdır.
-
خود کی بیند مردم دیدهی ترا ** در جهان جز مردم دیدهفزا
- Zaten dünyada can gözüne sahip olanlardan başka, senin gözbebeğini kim görebilir ki?
-
چون به غیر مردم دیدهش ندید ** پس به غیر او کی در رنگش رسید 3525
- Onu, gözbebeği haline gelenlerden başka kimse göremeyince artık ondan başka kim, onun rengini görüp anlar?
-
پس جز او جمله مقلد آمدند ** در صفات مردم دیده بلند
- İnsanların gözbebeği olan kişiden başka herkes, mertebesi yüce insanın sıfatlarını taklit eder. Hakikati bilmez.