English    Türkçe    فارسی   

3
3528-3537

  • گفت جفت امشب غریبی می‌روی ** از تبار و خویش غایب می‌شوی
  • Karısı “Bu gece gurbete gidiyorsun… Soyunun sopunun gözlerinden kaybolacaksın” dedi.
  • گفت نه نه بلک امشب جان من ** می‌رسد خود از غریبی در وطن
  • Bilâl dedi ki: “Hayır, hayır… Bu gece ruhum, gurbet elinden vatanına ulaşacak!”
  • گفت رویت را کجا بینیم ما ** گفت اندر حلقه‌ی خاص خدا 3530
  • Karısı, “Gayri senin yüzünü nerede göreceğiz biz?” dedi. Bilâl dedi ki: “Allah haslarının halkasında!
  • حلقه‌ی خاصش به تو پیوسته است ** گر نظر بالا کنی نه سوی پست
  • Başını kaldırır da –aşağıya değil- yukarıya bakarsan Allah haslarının halkasını görürsün.
  • اندر آن حلقه ز رب العالمین ** نور می‌تابد چو در حلقه نگین
  • Yüzük taşının yüzüğe nur saçtığı gibi Âlemlerin Rabbi de o halkayı nurlandırıp durmaktadır!”
  • گفت ویران گشت این خانه دریغ ** گفت اندر مه نگر منگر به میغ
  • Karısı, “Yazıklar olsun, bu ev yıkıldı artık “ dedi. Bilâl dedi ki: “ Buluta bakma, aya bak! “
  • کرد ویران تا کند معمورتر ** قومم انبه بود و خانه مختصر
  • Akrabam kalabalık, ev de küçük… Allah, daha mamur bir hale getirmek için yıktı!
  • حکمت ویران شدن تن به مرگ
  • Bedenin ölümle harap olmasındaki hikmet
  • من چو آدم بودم اول حبس کرب ** پر شد اکنون نسل جانم شرق و غرب 3535
  • Ben evvelce sıkıntılar içinde hapis olmuş adama benzerdim, şimdi ruhumun nesli doğuyu da kapladı, batıyı da.
  • من گدا بودم درین خانه چو چاه ** شاه گشتم قصر باید بهر شاه
  • Bu kuyuya benzeyen evde bir yoksuldum, şimdi padişah oldum, padişaha bir köşk, bir saray lâzım!
  • قصرها خود مر شهان را مانسست ** مرده را خانه و مکان گوری بسست
  • Padişahlar, köşklerde, saraylarda otururlar, ölüye yurt olarak bir mezar kâfi!