English    Türkçe    فارسی   

3
354-363

  • نعط من اعرض هنا عن ذکرنا ** عیشة ضنک و نجزی بالعمی
  • Burada bizi anmaktan çekinen kişiye dar bir yaşayış verilir ve körlükle cezalanır.
  • دزد چون مال کسان را می‌برد ** قبض و دلتنگی دلش را می‌خلد 355
  • Hırsız, insanların mallarını çaldı mı bir iç sıkıntısı, bir darlık gönlünü tırmalamaya başlar.
  • او همی‌گوید عجب این قبض چیست ** قبض آن مظلوم کز شرت گریست
  • O, bu sıkıntı, bu darlık nedir ki, der. Şerrinden ağlayan mazlum yok mu? İşte onun sıkıntısı, onun darlığı.
  • چون بدین قبض التفاتی کم کند ** باد اصرار آتشش را دم کند
  • Bu darlığa, bu sıkıntıya pek aldırış etmezse bu inadının rüzgârı ateşini üfler.
  • قبض دل قبض عوان شد لاجرم ** گشت محسوس آن معانی زد علم
  • Hulâsa gönül sıkıntısı, memurların sıkıştırması hâline gelir, o manalar, duyulur, görülür bir hâle gelip meydana çıkar.
  • غصه‌ها زندان شدست و چارمیخ ** غصه بیخست و بروید شاخ بیخ
  • Dertler, zindan ve çarmıh olur. Dert; köktür, kök; dal budak verir.
  • بیخ پنهان بود هم شد آشکار ** قبض و بسط اندرون بیخی شمار 360
  • Kök gizliydi, meydana çıktı. Sen de darlığını, ferahlığını bir kök bil.
  • چونک بیخ بد بود زودش بزن ** تا نروید زشت‌خاری در چمن
  • Kötü kökse hemencecik, çabucak onu sök ki çimenlikte çirkin bir diken çıkmasın.
  • قبض دیدی چاره‌ی آن قبض کن ** زانک سرها جمله می‌روید ز بن
  • İç sıkıntısı görünce ona bir çare bul. Çünkü dallar, hep kökten meydana gelir.
  • بسط دیدی بسط خود را آب ده ** چون بر آید میوه با اصحاب ده
  • Genişlik gördün mü de onu sula, yetişip meyve verince dostlara dağıt.
  • باقی قصه‌ی اهل سبا
  • Seba’lılar hikâyesi