-
تا ادبهاشان بجاگه ناوری ** از رسالتشان چگونه بر خوری
- Huzurlarında edebe riayet etmedikçe elçiliklerinden nasıl faydalanabilirsin?
-
کی رسانند آن امانت را بتو ** تا نباشی پیششان راکع دوتو
- Önlerinde iki büklüm eğilmedikçe o emaneti sana verirler mi hiç?
-
هر ادبشان کی همیآید پسند ** کامدند ایشان ز ایوان بلند
- Onlarca öyle her edep, her terbiye de beğenilmez. Çünkü onlar, ulu bir tapıdan gelmişlerdir.
-
نه گدایانند کز هر خدمتی ** از تو دارند ای مزور منتی 3610
- Onlar yoksul değiller ki ettiğin hizmetlere karşı teşekkür etsinler, minnet altında kalsınlar a müzevir!
-
لیک با بیرغبتیها ای ضمیر ** صدقهی سلطان بیفشان وا مگیر
- Fakat ey gönül, bunca rağbetsizliğie rağmen sen yine padişahın sadakasını saç, esirgeme!
-
اسپ خود را ای رسول آسمان ** در ملولان منگر و اندر جهان
- Ey gökyüzünün elçisi, sen usananlara bakma, atını sıçratadur, oynatadur!
-
فرخ آن ترکی که استیزه نهد ** اسپش اندر خندق آتش جهد
- Ne mutludur ki o Türk ki savaşa girişir, dayanır da atını ateşler dolu hendeğe bile sürer, ateşler dolu hendekten bile sıçratır…
-
گرم گرداند فرس را آنچنان ** که کند آهنگ اوج آسمان
- Atını öyle sürer, öyle şahlandırır ki gökyüzüne çıkmaya kalkışır.
-
چشم را از غیر و غیرت دوخته ** همچو آتش خشک و تر را سوخته 3615
- Ne kimseyi görür, ne kimsenin hasedine bakar. Her şeyden gözünü yummuştur; ateş gibi kuruyu da yakmıştır, yaşı da.
-
گر پشیمانی برو عیبی کند ** آتش اول در پشیمانی زند
- Yaptığı işten bir pişmanlık duyar ve bu pişmanlık ona bir ayıp olursa o, önce pişmanlığa ateş salar, yakıp yandırır.