English    Türkçe    فارسی   

3
3637-3646

  • طفل ماهیت نداند طمث را ** جز که گویی هست چون حلوا ترا
  • Çocuk çiftleşmenin mahiyetini bilemez ki… Helva, yok mu? İşte onun gibi lezzetlidir dersen o başka.
  • کی بود ماهیت ذوق جماع ** مثل ماهیات حلوا ای مطاع
  • Fakat ey taklide yapışmış adam, çiftleşmede ki lezzet, helvada ki lezzete benzer mi? O nerede, bu nerede?
  • لیک نسبت کرد از روی خوشی ** با تو آن عاقل چو تو کودک‌وشی
  • Fakat sen çocuk gibisin de o akıllı adam, sana güzellikle o misali getirdi.
  • تا بداند کودک آن را از مثال ** گر نداند ماهیت یا عین حال 3640
  • Çocuk da işin mahiyet ve hakikatini bilmese bile misalle anlar hiç olmazsa.
  • پس اگر گویی بدانم دور نیست ** ور ندانم گفت کذب و زور نیست
  • Bu misalden sonra ben, bunu biliyorum desen yanlış olmaz, doğrudur… Fakat bilmiyorum desen sözün yine yalan ve uydurma olmaz.
  • گر کسی گوید که دانی نوح را ** آن رسول حق و نور روح را
  • Birisi “Nuh’u o Allah elçisini, o ruh nurunu biliyor musun?” dese,
  • گر بگویی چون ندانم کان قمر ** هست از خورشید و مه مشهورتر
  • Sen de “Nasıl bilmem o ay yüzlüyü? Güneşten de meşhurdur, aydan da.
  • کودکان خرد در کتابها ** و آن امامان جمله در محرابها
  • Küçücük çocuklar bile onu Tarih kitaplarında okuyorlar… Hocalar, bütün mihraplarda söylüyorlar.
  • نام او خوانند در قرآن صریح ** قصه‌اش گویند از ماضی فصیح 3645
  • Kuran’da adı açıkça okunuyor. Geçmiş zamanlarda ki macerası fasih bir surette anlatılıyor” desen.
  • راست‌گو دانیش تو از روی وصف ** گرچه ماهیت نشد از نوح کشف
  • Doğru söylüyorsun, sana Nuh’un mahiyeti keşfedilmediyse de onu sana söylediler, övdüler: Sen de naklediyor, onu övüyorsun.