-
طفل ماهیت نداند طمث را ** جز که گویی هست چون حلوا ترا
- Çocuk çiftleşmenin mahiyetini bilemez ki… Helva, yok mu? İşte onun gibi lezzetlidir dersen o başka.
-
کی بود ماهیت ذوق جماع ** مثل ماهیات حلوا ای مطاع
- Fakat ey taklide yapışmış adam, çiftleşmede ki lezzet, helvada ki lezzete benzer mi? O nerede, bu nerede?
-
لیک نسبت کرد از روی خوشی ** با تو آن عاقل چو تو کودکوشی
- Fakat sen çocuk gibisin de o akıllı adam, sana güzellikle o misali getirdi.
-
تا بداند کودک آن را از مثال ** گر نداند ماهیت یا عین حال 3640
- Çocuk da işin mahiyet ve hakikatini bilmese bile misalle anlar hiç olmazsa.
-
پس اگر گویی بدانم دور نیست ** ور ندانم گفت کذب و زور نیست
- Bu misalden sonra ben, bunu biliyorum desen yanlış olmaz, doğrudur… Fakat bilmiyorum desen sözün yine yalan ve uydurma olmaz.
-
گر کسی گوید که دانی نوح را ** آن رسول حق و نور روح را
- Birisi “Nuh’u o Allah elçisini, o ruh nurunu biliyor musun?” dese,
-
گر بگویی چون ندانم کان قمر ** هست از خورشید و مه مشهورتر
- Sen de “Nasıl bilmem o ay yüzlüyü? Güneşten de meşhurdur, aydan da.
-
کودکان خرد در کتابها ** و آن امامان جمله در محرابها
- Küçücük çocuklar bile onu Tarih kitaplarında okuyorlar… Hocalar, bütün mihraplarda söylüyorlar.
-
نام او خوانند در قرآن صریح ** قصهاش گویند از ماضی فصیح 3645
- Kuran’da adı açıkça okunuyor. Geçmiş zamanlarda ki macerası fasih bir surette anlatılıyor” desen.
-
راستگو دانیش تو از روی وصف ** گرچه ماهیت نشد از نوح کشف
- Doğru söylüyorsun, sana Nuh’un mahiyeti keşfedilmediyse de onu sana söylediler, övdüler: Sen de naklediyor, onu övüyorsun.