-
عجز از ادراک ماهیت عمو ** حالت عامه بود مطلق مگو 3650
- Mahiyetleri anlamaktan âciz olmak, halkın halidir ama bu sözü istisnasız söyleme.
-
زانک ماهیات و سر سر آن ** پیش چشم کاملان باشد عیان
- Çünkü mahiyetlerle onların sırrının sırrı, kâmillerin gözü önünde apaçıktır.
-
در وجود از سر حق و ذات او ** دورتر از فهم و استبصار کو
- Varlık âleminde Allah’ın sırrından Allah’ın zatından daha ziyade anlayıştan uzak ve bir görüşe sığmaz ne var?
-
چونک آن مخفی نماند از محرمان ** ذات و وصفی چیست کان ماند نهان
- O bile mahremlerden gizli kalmazsa artık bir şeyin mahiyeti bir şeyin vasfı nedir ki gizli kalsın?
-
عقل بحثی گوید این دورست و گو ** بی ز تاویل محالی کم شنو
- Akıl, bir bahiste bu olmayacak şey, akıldan uzak tevile sığmaz, olmayacak şeyi dinleme der.
-
قطب گوید مر ترا ای سستحال ** آنچ فوق حال تست آید محال 3655
- Kutup da, sana der ki “A düşkün, anlayışından üstün gördüğün şeylere olmayacak şey diyorsun.
-
واقعاتی که کنونت بر گشود ** نه که اول هم محالت مینمود
- Şimdi sana keşf olan vakalar da sana evvelce olmayacak şeyler görünmüyor muydu?
-
چون رهانیدت ز ده زندان کرم ** تیه را بر خود مکن حبس ستم
- Allah, keremiyle seni on tane zindandan kurtarmışken bu Tih ovasını kendine sitem hapishanesi yapma!”
-
جمع و توفیق میان نفی و اثبات یک چیز از روی نسبت و اختلاف جهت
- Nisbet ve zâhiri ihtilâf yüzünden bir şeyde hem nefiy, hem de ispatın birleşmesi
-
نفی آن یک چیز و اثباتش رواست ** چون جهت شد مختلف نسبت دوتاست
- Bir şeyin hem nefyedilmesi caizdir, hem ispat edilmesi. Çünkü zahiri görünüş aykırıdır, nispet de iki türlü olabilir.
-
ما رمیت اذ رمیت از نسبتست ** نفی و اثباتست و هر دو مثبتست
- Allah’ın “O taşları attığın zaman yok mu? Onları sen atmadın ki… Allah attı” demesinde hem hem nefiy vardır, hem ispat ve ikisi de yerindedir.