-
زور آدمزاد را حدی بود ** مشت خاک اشکست لشکر کی شود
- İnsanoğlunun kuvvetinin bir haddi, bir hududu vardır. Bir avuç toz, toprak nasıl olur da bir orduyu bozar, kırıp geçirir?
-
مشت مشت تست و افکندن ز ماست ** زین دو نسبت نفی و اثباتش رواست
- Avuç, senin avucundur ama atış bizden. Bu iki nispetin nefyi de yerindedir, ispatı da.
-
یعرفون الانبیا اضدادهم ** مثل ما لا یشتبه اولادهم
- Peygamberlerin zıtları olan kâfirler de Peygamberleri, evlâtlarını, tanıdıkları, bildikleri gibi tanırlar bilirler.
-
همچو فرزندان خود دانندشان ** منکران با صد دلیل و صد نشان
- Münkirler onları yüzlerce delille, yüzlerce nişanla evlâtlarını tanır gibi tanırlar, bilirler ama
-
لیک از رشک و حسد پنهان کنند ** خویشتن را بر ندانم میزنند 3665
- Kıskançlıkları, hasetleri yüzünden bildiklerini gizlerler “Bilmiyoruz ki” diye bilmezlikten gelirler.
-
پس چو یعرف گفت چون جای دگر ** گفت لایعرفهم غیری فذر
- Baksana, Allah bir yerde “Onları bilirler” dedi, bir yerde de “Onları benden başka kimse bilmez;
-
انهم تحت قبابی کامنون ** جز که یزدانشان نداند ز آزمون
- Onlar, benim kubbelerimin altında gizlidir. Onları Allah’tan başka kimse bilmez, sınamakla bilinmezler ki” dedi.
-
هم بنسبت گیر این مفتوح را ** که بدانی و ندانی نوح را
- Nuh’u hem bilirsin, hem bilmezsin, değil mi? İşte bunu da bu ayetle hadiste izhar edilen manaya kıyas et!
-
مسلهی فنا و بقای درویش
- Dervişin yokluğu ve varlığı meselesi
-
گفت قایل در جهان درویش نیست ** ور بود درویش آن درویش نیست
- Birisi dedi ki. Âlemde derviş yok… Olsa bile o derviş dervişlik makamına erişmişse yok olmuş demektir.
-
هست از روی بقای ذات او ** نیست گشته وصف او در وصف هو 3670
- Doğru, çünkü varlığı, sureti bakımındandır, görünüşe göre vardır. Fakat sıfatları, Allah sıfatında yok olmuştur.