-
دوزخ از فرقت چنان سوزان شدست ** پیر از فرقت چنان لرزان شدست
- Cehennem bile ayrılık yüzünden, gençlik çağına hasret çeken ihtiyarın titrediği titrer, yandığı gibi yanar kavrulur.
-
گر بگویم از فراق چون شرار ** تا قیامت یک بود از صد هزار 3695
- Kıvılcım gibi insanı yakan, mahveden ayrılığı kıyamete kadar anlatsam yine yüz binde birini olsun anlatamam.
-
پس ز شرح سوز او کم زن نفس ** رب سلم رب سلم گوی و بس
- O halde onun yakıcılığını anlatmaya kalkışma sus, yarabbi, beni sen kurtar, sen kurtar da ancak.
-
هرچه از وی شاد گردی در جهان ** از فراق او بیندیش آن زمان
- Dünyada neyin visaliyle neşelenirsen o vuslat zamanında ondan ayrıldığını bir düşün hele!
-
زانچ گشتی شاد بس کس شاد شد ** آخر از وی جست و همچون باد شد
- Senin neşelendiğin şeyle çok kişiler neşelendi… Fakat sonunda sahibine vefa etmedi, yel gibi geçti gitti!
-
از تو هم بجهد تو دل بر وی منه ** پیش از آن کو بجهد از وی تو بجه
- Gönül, sana da vefa etmez, seni de terk edip gider. O senden vazgeçmeden sen ondan vazgeçmeye çalış.
-
پیدا شدن روح القدس بصورت آدمی بر مریم بوقت برهنگی و غسل کردن و پناه گرفتن بحق تعالی
- Ruhulkudüs’ün Meryem’e, Meryem çıplak bir halde yıkanırken bir insan şeklinde görünmesi, Meryem’in Ulu Allah’a sığınması
-
همچو مریم گوی پیش از فوت ملک ** نقش را کالعوذ بالرحمن منک 3700
- Fırsat elden çıkmadan Meryem gibi sen de surete “Senden Rahman’a sığınırım” de.
-
دید مریم صورتی بس جانفزا ** جانفزایی دلربایی در خلا
- Meryem yapayalnızken canlara can katan birisini gördü. Bu adam, öyle güzeldi ki gönülleri alıyordu.
-
پیش او بر رست از روی زمین ** چون مه وخورشید آن روح الامین
- Ruhulemin, onun gözünün ay gibi güneş gibi yerden doğuverdi.
-
از زمین بر رست خوبی بینقاب ** آنچنان کز شرق روید آفتاب
- Güneş, doğudan nasıl çıkarsa o da örtüsüz, nikâpsız Meryem’in önünde yerden doğdu.