-
خود بنه و بنگاه من در نیستیست ** یکسواره نقش من پیش ستیست
- Zaten yurdum orası, ağırlığım da orada… Sana görünen bir suretimden ibaret.
-
مریما بنگر که نقش مشکلم ** هم هلالم هم خیال اندر دلم
- Ey Meryem, bir bak hele… Ben, anlaşılması müşkül bir nakşım, hem hilâlim, hem gönüllerde ki hayal!
-
چون خیالی در دلت آمد نشست ** هر کجا که میگریزی با توست
- Gönlüne bir hayal geldi de yerleşti mi nereye kaçsan o seninledir.
-
جز خیالی عارضی باطلی ** کو بود چون صبح کاذب آفلی 3775
- Ancak gelip geçici bir aslı olmayan hayal müstesna… O çeşit hayal yalancı sabah gibi gözden kayboluverir.
-
من چو صبح صادقم از نور رب ** که نگردد گرد روزم هیچ شب
- Bensen Allah nurundan doğmuş düpedüz sabahım… Gündüzümün etrafında gece, hiç dönüp dolaşamaz.
-
هین مکن لاحول عمران زادهام ** که ز لاحول این طرف افتادهام
- Kendine gel… Lâhavle deyip durma ey İmran’ın kızı… Ben zaten buraya Lâhavle makamından gelip düştüm.
-
مر مرا اصل و غذا لاحول بود ** نور لاحولی که پیش از قول بود
- Daha Lâhavle denmeden önce Lâhavlenin nuru benim aslımdı, benim gıdamdı.
-
تو همیگیری پناه ازمن به حق ** من نگاریدهی پناهم در سبق
- Sen, benden Allah’a sığınmadasın ama ben o sığındığın Allah’ın ezelde düzüp koştuğu bir suretim zaten.
-
آن پناهم من که مخلصهات بوذ ** تو اعوذ آری و من خود آن اعوذ 3780
- Seni defalarca kurtaran o sığındığın makam, benim makamım… Allah’a sığınırım diyorsun ya; o sığınmak yok mu? Ben ta kendisiyim zaten.
-
آفتی نبود بتر از ناشناخت ** تو بر یار و ندانی عشق باخت
- Tanımazlıktan beter bir afet yoktur. Sen, sevgilinin yanındasın da aşkbazlığı bilmiyorsun.