English    Türkçe    فارسی   

3
378-387

  • ناصحانشان در نصیحت آمدند ** از فسوق و کفر مانع می‌شدند
  • Öğütçüler, onlara öğüt verdiler, kötülüklerine, küfürlerine mâni olmaya çalıştılar.
  • قصد خون ناصحان می‌داشتند ** تخم فسق و کافری می‌کاشتند
  • Fakat onlar öğütçülerin kanlarına kastediyorlar, kötülük ve kâfirlik tohumu ekiyorlardı.
  • چون قضا آید شود تنگ این جهان ** از قضا حلوا شود رنج دهان 380
  • Kaza geldi mi bu cihan daralır, tatlı helva bile ağzında zehir kesilir demişler.
  • گفت اذا جاء القضا ضاق الفضا ** تحجب الابصار اذ جاء القضا
  • eksik
  • چشم بسته می‌شود وقت قضا ** تا نبیند چشم کحل چشم را
  • Kaza gelince göz kapanır da göz gözü görmez olur.
  • مکر آن فارس چو انگیزید گرد ** آن غبارت ز استغاثت دور کرد
  • O atlının hilesi, bir toz kopardı mı o toz, seni yardım dilemeden bile uzaklaştırır.
  • سوی فارس رو مرو سوی غبار ** ورنه بر تو کوبد آن مکر سوار
  • Atlıya doğru yürü, toza doğru değil. Yoksa atlının tozu, seni ezer, bitirir.
  • گفت حق آن را که این گرگش بخورد ** دید گرد گرگ چون زاری نکرد 385
  • Allah bu kurdun yediği adama “Kurdun tozunu gördü de neden feryat etmedi?
  • او نمی‌دانست گرد گرگ را ** با چنین دانش چرا کرد او چرا
  • Kurdun kopardığı tozu bilemedi. Bunca bilgisiyle, bunca hüneriyle neden yayılıp otlamağa koyuldu?
  • گوسفندان بوی گرگ با گزند ** می‌بدانند و بهر سو می‌خزند
  • Koyunlar bile kendilerine zarar verecek olan kurdun kokusunu duyar, ondan taraf taraf kaçarlar.