-
آن پناهم من که مخلصهات بوذ ** تو اعوذ آری و من خود آن اعوذ 3780
- Seni defalarca kurtaran o sığındığın makam, benim makamım… Allah’a sığınırım diyorsun ya; o sığınmak yok mu? Ben ta kendisiyim zaten.
-
آفتی نبود بتر از ناشناخت ** تو بر یار و ندانی عشق باخت
- Tanımazlıktan beter bir afet yoktur. Sen, sevgilinin yanındasın da aşkbazlığı bilmiyorsun.
-
یار را اغیار پنداری همی ** شادیی را نام بنهادی غمی
- Yâri, ağyar sanmada, neşeye gam adını takmaktasın.
-
اینچنین نخلی که لطف یار ماست ** چونک ما دزدیم نخلش دار ماست
- eksik
-
اینچنین مشکین که زلف میر ماست ** چونک بیعقلیم این زنجیر ماست
- Sevgilimizin şu miskler gibi saçları, biz deli olursak zincirimiz olur!
-
اینچنین لطفی چو نیلی میرود ** چونک فرعونیم چون خون میشود 3785
- Nil gibi akıp duran şu lütuf, biz firavun muyuz? Kan kesilir bize!
-
خون همیگوید من آبم هین مریز ** یوسفم گرگ از توم ای پر ستیز
- Kan, aklını başını al, ben suyum, dökme beni… Ben Yusuf’um fakat sana kurt gibi görünüyorum a savaşçı der.
-
تو نمیبینی که یار بردبار ** چونک با او ضد شدی گردد چو مار
- Sen görmüyorsun yoksa… Halim, selim sevgili, onunla zıt oldun mu yılanlaşır.
-
لحم او و شحم او دیگر نشد ** او چنان بد جز که از منظر نشد
- Hâlbuki ne eti başkalaştı, ne yağı… Sen onu kötü gördün de ondan kötüleşti!”
-
عزم کردن آن وکیل ازعشق کی رجوع کند به بخارا لاابالیوار
- Vekilin aşk yüzünden hiçbir şeye aldırış etmeyerek Buhara’ya dönmesi
-
شمع مریم را بهل افروخته ** که بخارا میرود آن سوخته
- Meryem’in mumunu bırak, yana dursun… Evet… O yanıp yakılan âşık, Buhara ya dönüyordu.