-
خون همیگوید من آبم هین مریز ** یوسفم گرگ از توم ای پر ستیز
- Kan, aklını başını al, ben suyum, dökme beni… Ben Yusuf’um fakat sana kurt gibi görünüyorum a savaşçı der.
-
تو نمیبینی که یار بردبار ** چونک با او ضد شدی گردد چو مار
- Sen görmüyorsun yoksa… Halim, selim sevgili, onunla zıt oldun mu yılanlaşır.
-
لحم او و شحم او دیگر نشد ** او چنان بد جز که از منظر نشد
- Hâlbuki ne eti başkalaştı, ne yağı… Sen onu kötü gördün de ondan kötüleşti!”
-
عزم کردن آن وکیل ازعشق کی رجوع کند به بخارا لاابالیوار
- Vekilin aşk yüzünden hiçbir şeye aldırış etmeyerek Buhara’ya dönmesi
-
شمع مریم را بهل افروخته ** که بخارا میرود آن سوخته
- Meryem’in mumunu bırak, yana dursun… Evet… O yanıp yakılan âşık, Buhara ya dönüyordu.
-
سخت بیصبر و در آتشدان تیز ** رو سوی صدر جهان میکن گریز 3790
- Gönül, ne de sabırsızsın, ateşler içindesin. Yürü, Sadr-ı Cihan’a doğru kaç!
-
این بخارا منبع دانش بود ** پس بخاراییست هر کنش بود
- Şu Buhara yok mu? Bilgi kaynağıdır. Kimde ateş varsa Buharalıdır zaten!
-
پیش شیخی در بخارا اندری ** تا به خواری در بخارا ننگری
- Şeyhin huzurunda oldukça Buhara’dasın, sakın Buhara’yı hor görme!
-
جز به خواری در بخارای دلش ** راه ندهد جزر و مد مشکلش
- Şeyhin denize benzeyen gönlü taşar çekilir, taşar çekilir… Bu med ve cezir, o Buhara’ya horluktan başka bir surette gidene yol vermez.
-
ای خنک آن را که ذلت نفسه ** وای آنکس را که یردی رفسه
- Ne mutlu kişiye ki nefsini aşağılatmıştır. Vay o kişiye ki nefsinin tekmesi altında kalmıştır!
-
فرقت صدر جهان در جان او ** پاره پاره کرده بود ارکان او 3795
- Sadr-ı Cihan’ın ayrılığı, o âşığın canına tesir etmiş, varlığını parçalamış gitmişti.