English    Türkçe    فارسی   

3
3814-3823

  • چون بخارا می‌روی دیوانه‌ای ** لایق زنجیر و زندان‌خانه‌ای
  • Delicesine Buhara’ya gidersen zincire vurulmaya, hapishaneye atılmaya lâyıksın.
  • او ز تو آهن همی‌خاید ز خشم ** او همی‌جوید ترا با بیست چشم 3815
  • Sadr-ı Cihan, sana kızgın… Âdeta demir çiğnemede, dişlerini gıcırdatıp durmada. Seni yirmi gözle bekliyor.
  • می‌کند او تیز از بهر تو کارد ** او سگ قحطست و تو انبان آرد
  • Senin için bıçak bileyip duruyor. O âdeta kırlıkta kalmış bir köpek, sense unla dolu dağarcıksın!
  • چون رهیدی و خدایت راه داد ** سوی زندان می‌روی چونت فتاد
  • Allah, bir fırsat verdi, kurtuldun… Sonra da zindana gidiyorsun ha… Ne oldu sana?
  • بر تو گر ده‌گون موکل آمدی ** عقل بایستی کز ایشان کم زدی
  • Sana on çeşit memur dikseler bile onlardan kaçıp gizlenmen lazım; akıl, bunu emreder.
  • چون موکل نیست بر تو هیچ‌کس ** از چه بسته گشت بر تو پیش و پس
  • Hâlbuki senin başında tek bir memur bile yok. Neden böyle önden, arttan yolun bağlandı?”
  • عشق پنهان کرده بود او را اسیر ** آن موکل را نمی‌دید آن نذیر 3820
  • Gizli aşk, onu esir etmişti. O öğütçü, o korkutucu o gizli memuru görmüyordu ki!
  • هر موکل را موکل مختفیست ** ورنه او در بند سگ طبعی ز چیست
  • Her memurun başında gizli bir memur var. Böyle değil de o memur, neden köpeğe benzeyen tabiatına esir. Neden onun bağlarıyla bağlı?
  • خشم شاه عشق بر جانش نشست ** بر عوانی و سیه‌روییش بست
  • Padişahın kızgınlığı ruhuna tesir etmiş, onu memurluğa, kara yüzlülüğe bağlamış.
  • می‌زند او را که هین او رابزن ** زان عوانان نهان افغان من
  • Hadi vur şu adamı diye onu dövüp duruyor! Benim feryadım, işte o gizli memurlardan!