خشم شاه عشق بر جانش نشست ** بر عوانی و سیهروییش بست
Padişahın kızgınlığı ruhuna tesir etmiş, onu memurluğa, kara yüzlülüğe bağlamış.
میزند او را که هین او رابزن ** زان عوانان نهان افغان من
Hadi vur şu adamı diye onu dövüp duruyor! Benim feryadım, işte o gizli memurlardan!
هرکه بینی در زیانی میرود ** گرچه تنها با عوانی میرود
Kimi ziyanda görürsen bil ki görünüşte yapayalnız bile olsa hakikatte o ziyana bir memurla sürüklenir, gider.
گر ازو واقف بدی افغان زدی ** پیش آن سلطان سلطانان شدی3825
Bu hali bilseydin feryat eder, o padişahlar padişahına sığınırdın.
ریختی بر سر به پیش شاه خاک ** تا امان دیدی ز دیو سهمناک
Padişahın huzurunda başına topraklar saçar da o korkunç Şeytan’dan kurtulurdun.
میر دیدی خویش را ای کم ز مور ** زان ندیدی آن موکل را تو کور
A karıncadan daha aşağı, daha kuvvetsiz ve ehemmiyetsiz adam, kendini bey görüyorsun ha… sen körsün de ondan başına dikilmiş olan o memuru görmüyorsun.
غره گشتی زین دروغین پر و بال ** پر و بالی کو کشد سوی وبال
Bu yalancı kanatlarla gururlandın ha... Adamı suça, ziyankârlığa çeken kol kanat, ama da kol kanattır ya!
پر سبک دارد ره بالا کند ** چون گلآلو شد گرانیها کند
Kanat dediğin adamı yücelere çeker… Topraklara bulandı mı da ağırlaşır, adam uçamaz gayrı!
لاابالی گفتن عاشق ناصح و عاذل را از سر عشق
Âşığın, aşk sırrını anlamayan öğütçüye ulu orta cevabı
گفت ای ناصح خمش کن چند چند ** پند کم ده زانک بس سختست بند3830
Âşık dedi ki: “Ey öğütçü, sus… Niceye bir öğüt vereceksin, niceye bir? Vazgeç bu öğütten; bağ, pek kuvvetli.
سختتر شد بند من از پند تو ** عشق را نشناخت دانشمند تو
Senin öğüdünden daha da kuvvetlendi. Senin âlimin aşk nedir, tanımadı ki!