-
عاقبت آید صباحی خشموار ** چند باشد مهلت آخر شرم دار
- Fakat nihayet bir sabah kızgın bir hale gelir. “ Bu mühlet niceye bir sürecek? Utan artık!” der.
-
عذر خود از شه بخواه ای پرحسد ** پیش از آنک آنچنان روزی رسد 3990
- Ey hasetlerle dopdolu adam, o gün gelmeden önce davran da padişahtan özür iste!
-
وانک در ظلمت براند بارگی ** برکند زان نور دل یکبارگی
- Atını karanlıklara süren adam, gönlünü o nurdan tamamıyla ayırır.
-
میگریزد از گوا و مقصدش ** کان گوا سوی قضا میخواندش
- Şahdan da kaçar, şahitten de, götürmek istediği yerden de. Çünkü o şahit, onu kazaya, hükme davet etmektedir.
-
دیگر باره ملامت کردن اهل مسجد مهمان را از شب خفتن در آن مسجد
- Mescid halkının bir kere daha geceleyin o mescide kalmak istemesini kınamaları
-
قوم گفتندش مکن جلدی برو ** تا نگردد جامه و جانت گرو
- Ahali dedi ki: “Babayiğitlik satma, yürü… bu sevdadan vazgeç de elbisen de burada rehin kalmasın, canın da!
-
آن ز دور آسان نماید به نگر ** که به آخر سخت باشد رهگذر
- Burada gecelemek, uzaktan kolay görünür ama bu geçit sonunda güçleşir!
-
خویشتن آویخت بس مرد و سکست ** وقت پیچاپیچ دستآویز جست 3995
- Nice kişiler vardır ki kasınır, böbürlenir... Fakat elem ve ıstırap zamanında yapışacak, el atacak bir şey arar!
-
پیشتر از واقعه آسان بود ** در دل مردم خیال نیک و بد
- Savaştan önce halkın gönlüne iyi ve kötü hayal kolay görünür.
-
چون در آید اندرون کارزار ** آن زمان گردد بر آنکس کار زار
- Fakat adam savaşa girdi mi iş o zaman sarpa sarar!
-
چون نه شیری هین منه تو پای پیش ** کان اجل گرگست و جان تست میش
- Mademki aslan değilsin, ileriye ayak atma. Çünkü ecel kurttur, canınsa koyun!