-
وقت اندیشه دل او زخمجو ** پس به یک سوزن تهی شد خیک او
- Savaşı düşündüğü zaman gönlü, yaraları arar, saflara dalar, erlikler gösterir. Savaş zamanındaysa bucak bucak kaçar?
-
من عجب دارم ز جویای صفا ** کو رمد در وقت صیقل از جفا
- Cefaya uğrayıp cilâlanacağı zaman kaçan, sonra da safa dileyen kişiye şaşarım doğrusu.
-
عشق چون دعوی جفا دیدن گواه ** چون گواهت نیست شد دعوی تباه
- Aşk dâvaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa dâvayı kazanamazsın ki!
-
چون گواهت خواهد این قاضی مرنج ** بوسه ده بر مار تا یابی تو گنج 4010
- Kadı, senden şahit isterse incinme. Yılanı öp ki hazineyi elde edesin!
-
آن جفا با تو نباشد ای پسر ** بلک با وصف بدی اندر تو در
- Zaten o cefa sana değildir ki ey oğul! Sendeki kötü hulyadır.
-
بر نمد چوبی که آن را مرد زد ** بر نمد آن را نزد بر گرد زد
- Sopayla kilime vuran, kilimi dövmez, tozlarını silker!
-
گر بزد مر اسپ را آن کینه کش ** آن نزد بر اسپ زد بر سکسکش
- Kızıp atı döven, hakikatte atı dövmez, aksak yürüyüşünü döver.
-
تا ز سکسک وا رهد خوشپی شود ** شیره را زندان کنی تا میشود
- Bu yürüyüşü bıraksın da iyi yürüsün, rahvanlaşsın der. Üzüm suyunu şarap olsun diye hapis edersin ya…
-
گفت چندان آن یتیمک را زدی ** چون نترسیدی ز قهر ایزدی 4015
- Birisi bir yetimi dövse gören der ki: O yetimceğizi neye dövüyorsun. Allah’tan korkmuyor musun?
-
گفت او را کی زدم ای جان و دوست ** من بر آن دیوی زدم کو اندروست
- Döven de “Canım, dostum, ben onu ne vakit dövdüm ki? Ben, ondaki Şeytan’ı dövüyorum” der.