-
سحر کاهی را به صنعت که کند ** باز کوهی را چو کاهی میتند 4070
- Sihir, bazen sanatla samanı dağ gösterir, bazen dağı saman!
-
زشتها را نغز گرداند به فن ** نغزها را زشت گرداند به ظن
- Gözbağcılıkla çirkinleri güzelleştirir, güzelleri, çirkin bir şekle sokar.
-
کار سحر اینست کو دم میزند ** هر نفس قلب حقایق میکند
- Sihrin hali budur; afsunlar, üfürür, her an hakikatleri başka bir şekle çevirir.
-
آدمی را خر نماید ساعتی ** آدمی سازد خری را وآیتی
- Bir an gelir, insanı eşek gösterir… Bir an gelir eşeği şaşılacak bir adam şekline bürür!
-
این چنین ساحر درون تست و سر ** ان فی الوسواس سحرا مستتر
- İşte senin içinde böyle bir sihirbaz gizlidir. Vesveselerde daimî bir sihir kudreti vardır!
-
اندر آن عالم که هست این سحرها ** ساحران هستند جادوییگشا 4075
- Fakat bu sihirlerin hüküm sürdüğü âlemde öyle sihirbazlar da var ki sihirlerin hükmünü gideriverirler.
-
اندر آن صحرا که رست این زهر تر ** نیز روییدست تریاق ای پسر
- Bu kuvvetli zehrin bittiği ovada tiryak da bitmiştir ey oğul!
-
گویدت تریاق از من جو سپر ** که ز زهرم من به تو نزدیکتر
- Tiryak, sana “Gel, beni kendine siper et… Ben, sana zehirden daha yakınım.
-
گفت او سحرست و ویرانی تو ** گفت من سحرست و دفع سحر او
- Onun sözü sihirdir, seni yıkar harap eder… Benim sözüm de sihir ama onun sihrini defeder” der!
-
مکرر کردن عاذلان پند را بر آن مهمان آن مسجد مهمان کش
- Konuk öldüren mescide konuklamak isteyeni menetmeye kalkışanların tekrar ona öğüt vermeleri
-
گفت پیغامبر که ان فی البیان ** سحرا و حق گفت آن خوش پهلوان
- O güzel yiğit, o Peygamber; “Sözde sihir hassası var” dedi, doğru da söyledi.