-
صبح نزدیکست خامش کم خروش ** من همیکوشم پی تو تو مکوش
- Sabah yaklaştı, sus, çok coşma. Ben senin için çalışıp duruyorum, sen çalışma!”
-
بقیهی داستان رفتن خواجه به دعوت روستایی سوی ده
- Şehirlinin, köylünün daveti üzerine köye gitmesi
-
شد ز حد هین باز گرد ای یار گرد ** روستایی خواجه را بین خانه برد
- Ey yiğit arkadaş, dön… Bu söz hadden aştı. Köylü, şehirliyi evine nasıl götürdü, onu söyle.
-
قصهی اهل سبا یک گوشه نه ** آن بگو کان خواجه چون آمد به ده
- Seba’lıların hikâyesi bir tarafta kalsın, daha iyi. Sen şehirlinin köye gelişini anlat.
-
روستایی در تملق شیوه کرد ** تا که حزم خواجه را کالیوه کرد
- Köylü, yaltaklandıkça, yaltaklandı. Nihayet şehirlinin reyi, tedbiri elden gitti, şaşırdı, ahmaklaştı.
-
از پیام اندر پیام او خیره شد ** تا زلال حزم خواجه تیره شد 415
- Köylünün haber üstüne haber salması, nihayet şehirlinin duru suyunu bulandırdı.
-
هم ازینجا کودکانش در پسند ** نرتع و نلعب بشادی میزدند
- Bir taraftan da çocukları neşeyle “Baba, gezer oynarız, ne olur?” demeye başladılar.
-
همچو یوسف کش ز تقدیر عجب ** نرتع و نلعب ببرد از ظل آب
- Yusuf gibi. Onu da “Gezer oynarız” sözü tuhaf bir takdir neticesi babasın gölgesinden ayırdı.
-
آن نه بازی بلک جانبازیست آن ** حیله و مکر و دغاسازیست آن
- O oyun değil, canlı oynayış… Hile, düzen, hainlik.
-
هرچه از یارت جدا اندازد آن ** مشنو آن را کان زیان دارد زیان
- Seni dostundan ayıran sözü dinleme sözde ziyan vardır, ziyan!
-
گر بود آن سود صد در صد مگیر ** بهر زر مگسل ز گنجور ای فقیر 420
- Hatta o sözde sad edenler sad vefkının faydası bile olsa aldırış etme. Altın için hazineyi bırakma yoksul!