-
از گمان و از یقین بالاترم ** وز ملامت بر نمیگردد سرم
- Bana gelince; Ben, şüpheden de yüceldim, yakinden de… Kınanmadan başım dönmüyor.
-
چون دهانم خورد از حلوای او ** چشمروشن گشتم و بینای او
- Onun helvasını yedim; gözüm aydınlandı, onu gördüm gayri.
-
پا نهم گستاخ چون خانه روم ** پا نلرزانم نه کورانه روم
- Şu halde evime gidiyorum demektir, elbette ayağımı küstahça basarım… Ayağım titremez, körcesine gitmem ki!
-
آنچ گل را گفت حق خندانش کرد ** با دل من گفت و صد چندانش کرد
- Allah, güle bir söyledi de gülü güldürdü ya… Gönlüme de onu söyledi de gülden yüz kat fazla güldürdü.
-
آنچ زد بر سرو و قدش راست کرد ** و آنچ از وی نرگس و نسرین بخورد 4130
- Selviye bir şey yaptı. Boyunu dümdüz etti… nergisle ağustos gülü de ondan feyz aldı, güzelleşti…
-
آنچ نی را کرد شیرین جان و دل ** و آنچ خاکی یافت ازو نقش چگل
- Bir tecellisiyle kamışı, canı da tatlı, gönlü de tatlı bir hale getirdi… Toprağa mensup insan, onun lütfuyla Çigil güzeli oldu.
-
آنچ ابرو را چنان طرار ساخت ** چهره را گلگونه و گلنار ساخت
- Kaşı o dertçe fitneci, işveci bir hale getirdi; yüzü gül ve nar gibi kıpkırmızı bir renge boyadı…
-
مر زبان را داد صد افسونگری ** وانک کان را داد زر جعفری
- Dile yüzlerce sihirbazlık öğretti; madene Caferi altın hassasını ihsan etti.
-
چون در زرادخانه باز شد ** غمزههای چشم تیرانداز شد
- Silâh deposunun kapısını açınca güzellerin bakışları âşıkları koklamaya başladı…
-
بر دلم زد تیر و سوداییم کرد ** عاشق شکر و شکرخاییم کرد 4135
- Bu tecelli ile bu feyz ile benim gönlüme de ok attı, beni de sevdalara saldı… Beni şükre de âşık etti, şekere de!