English    Türkçe    فارسی   

3
4144-4153

  • کان کلوخ از خشت‌زن یک‌لخت شد ** سنگ از صنع خدایی سخت شد
  • Çünkü kerpiç, kerpiççi tarafından o hale konmuştur, taşıysa Allah yapmıştır, ondan dolayı serttir, katıdır!
  • گوسفندان گر برونند از حساب ** ز انبهیشان کی بترسد آن قصاب 4145
  • Koyunlar, sayıya sığmayacak kadar çok olsa kasap, onların çokluğundan korkar mı hiç?
  • کلکم راع نبی چون راعیست ** خلق مانند رمه او ساعیست
  • Hepiniz de çobansınız… Peygamber de çobandır. Halka gelince sürüye benzer… Peygamber, onların çobanıdır, onları sürer durur.
  • از رمه چوپان نترسد در نبرد ** لیکشان حافظ بود از گرم و سرد
  • Çoban koyunlarla savaşa girişmekten korkmaz… bilâkis onları soğuktan, sıcaktan korur.
  • گر زند بانگی ز قهر او بر رمه ** دان ز مهرست آن که دارد بر همه
  • Kızar, kahreder de koyunlara bağırırsa bu bağırışı sevgisindendir, hepsini de sever de ondan bağırır!
  • هر زمان گوید به گوشم بخت نو ** که ترا غمگین کنم غمگین مشو
  • Her an yeni bir talih kulağıma söyleyip duruyor: Seni gamlandırsam bile gamlanma!
  • من ترا غمگین و گریان زان کنم ** تا کت از چشم بدان پنهان کنم 4150
  • Ben, seni kötü gözlerden gizlemek için gamlandırırım.
  • تلخ گردانم ز غمها خوی تو ** تا بگردد چشم بد از روی تو
  • Kötü gözler, yüzünden ırak olsun diye kederlendirir, ahlâkını acı bir hale getiririm.
  • نه تو صیادی و جویای منی ** بنده و افکنده‌ی رای منی
  • Sen, benim avcım değil misin, beni aramıyor musun? Benim kulum, emrime tabi değil misin?
  • حیله اندیشی که در من در رسی ** در فراق و جستن من بی‌کسی
  • Bana kavuşmak için tedbirler kurmadasın… Benim ayrılığımla herkesten ayrılmış, beni arayıp durmaktasın, kimsesiz bir hale gelmişsin!