-
ای نخود میجوش اندر ابتلا ** تا نه هستی و نه خود ماند ترا
- Ey nohut, belâlara düş, kayna, piş de ne varlığın kalsın, ne sen kal!
-
اندر آن بستان اگر خندیدهای ** تو گل بستان جان و دیدهای
- O bostanda güldüyse can ve göz bostanının gülü olduğundan güldün.
-
گر جدا از باغ آب و گل شدی ** لقمه گشتی اندر احیا آمدی 4180
- Su ve toprak bahçesinden ayrıldıysan lokma oldun, dirilerin vücuduna girdin.
-
شو غذی و قوت و اندیشهها ** شیر بودی شیر شو در بیشهها
- Gıda ol, kuvvet ol, düşünce ol… Evvelce süttün, şimdi ormanlarda aslan kesil!
-
از صفاتش رستهای والله نخست ** در صفاتش باز رو چالاک و چست
- Vallahi sen, önce onun sıfatlarından ayrıldın da geldin. Tekrar çevikçe acele et, yine onun sıfatların ulaş!
-
ز ابر و خورشید و ز گردون آمدی ** پس شدی اوصاف و گردون بر شدی
- Buluttan, güneşten, gökten geldin… Yine Allah sıfatları haline döndün mü göklere gidersin.
-
آمدی در صورت باران و تاب ** میروی اندر صفات مستطاب
- Yağmur ve ışık suretinde geldin, Allah’ın tertemiz sıfatları suretine bürünüp gidiyorsun.
-
جزو شید و ابر و انجمها بدی ** نفس و فعل و قول و فکرتها شدی 4185
- Güneşin, bulutun, yıldızın cüzüydün… Nefis, iş, söz ve düşünceler oldun.
-
هستی حیوان شد از مرگ نبات ** راست آمد اقتلونی یا ثقات
- Nebatın ölümü, hayvanın varlığı oldu; bu suretle de “Ey güvendiğim, inandığım kişiler, beni öldürün” sözü doğru çıktı.
-
چون چنین بردیست ما را بعد مات ** راست آمد ان فی قتلی حیات
- Mademki ölümden sonra bize böyle bir hayat var, “Şüphe yok ki ölümümde hayat vardır” sözü doğru.