-
کاروان دایم ز گردون میرسد ** تا تجارت میکند وا میرود
- Kervan, daima göklerden gelmekte, alışverişte bulunup yine göklere gitmekte.
-
پس برو شیرین و خوش با اختیار ** نه بتلخی و کراهت دزدوار
- Şu halde hırsız gibi acılıkla zorla değil de istekle tatlı tatlı, güzel güzel git!
-
زان حدیث تلخ میگویم ترا ** تا ز تلخیها فرو شویم ترا
- Seni acılıklardan yıkayıp arıtmak için acı söylüyorum.
-
ز آب سرد انگور افسرده رهد ** سردی و افسردگی بیرون نهد
- Donmuş, soğuk çalmış üzümü donukluğu gitsin diye soğuk suya atarlar.
-
تو ز تلخی چونکه دل پر خون شوی ** پس ز تلخیها همه بیرون روی 4195
- Seni de acılıklarla gönlün kanlara bulanırsa içindeki bütün acılıklar gider.
-
تمثیل صابر شدن مومن چون بر شر و خیر بلا واقف شود
- Hayır ve belânın sırrını bilen mümin sabreder
-
سگ شکاری نیست او را طوق نیست ** خام و ناجوشیده جز بیذوق نیست
- Av köpeği olmayan köpeğin boynunda tasma yoktur. Ham ve kaynamamış şey, mutlaka lezzetsizdir.”
-
گفت نخود چون چنینست ای ستی ** خوش بجوشم یاریم ده راستی
- Nohut, bu sözleri duyunca “Mademki iş böyledir hanımcığım, güzel güzel kaynarım, sen de bana yardım et ama.
-
تو درین جوشش چو معمار منی ** کفچلیزم زن که بس خوش میزنی
- Sen, bu kaynatmada beni yapıp yoğuran bir mimara benziyorsun. Vur bana kepçeyle… Ne de güzel vuruyorsun.
-
همچو پیلم بر سرم زن زخم و داغ ** تا نبینم خواب هندستان و باغ
- Ben fil gibiyim, vur başıma, yarala beni… Vur, yarala da Hindistan’ı, Hindistan bahçelerini görmeyeyim.
-
تا که خود را در دهم در جوش من ** تا رهی یابم در آن آغوش من 4200
- Bu suretle de kendimi kaynamaya, vereyim de onun kucağına ulaşayım, ona kavuşmaya bir yol bulayım!