-
شد قیامت عید و بیدینان دهل ** ما چو اهل عید خندان همچو گل
- Kıyamet bayramında dinsizler davul… Biz ise gül gibi gülmekteyiz, bayrama erişenlere benziyoruz.
-
بشنو اکنون این دهل چون بانگ زد ** دیگ دولتبا چگونه میپزد
- Şimdi duy da bak, bu davul nasıl ses vermekte… Devlet tenceresi nasıl kaynamakta
-
چونک بشنود آن دهل آن مرد دید ** گفت چون ترسد دلم از طبل عید 4350
- O er, davulun sesini duyunca “Gönlüm, bayram davulundan nasıl olur da korkar?” dedi.
-
گفت با خود هین ملرزان دل کزین ** مرد جان بددلان بییقین
- Kendi kendisine dedi ki: “Gönül, titreme, korkma… yakine erişmiş kötü gönüllülerin canları öldü gitti.
-
وقت آن آمد که حیدروار من ** ملک گیرم یا بپردازم بدن
- Haydar gibi ya ülkeyi zapt ederim ya canım bedenimden gider.”
-
بر جهید و بانگ بر زد کای کیا ** حاضرم اینک اگر مردی بیا
- Yerinden fırladı bağırdı: “Ey ulu adam, işte buracıkta hazırım; hadi, ersen gel!”
-
در زمان بشکست ز آواز آن طلسم ** زر همیریزید هر سو قسم قسم
- Tılsım, hemencecik bozuldu, her taraftan ulam ulam altın dökülmeye başladı.
-
ریخت چند این زر که ترسید آن پسر ** تا نگیرد زر ز پری راه در 4355
- Öyle altın döküldü ki oğlancağız, kapının bile kapanıp açılmayacağından korktu.
-
بعد از آن برخاست آن شیر عتید ** تا سحرگه زر به بیرون میکشید
- Ondan sonra o kuvvetli aslan kalktı, ta seher çağına kadar altını dışarıya taşımakla uğraştı.
-
دفن میکرد و همی آمد بزر ** با جوال و توبره بار دگر
- Altınları gömmekte, sonra yine gelip çuvallara, torbalara doldurarak dışarıya götürmekteydi.