English    Türkçe    فارسی   

3
4353-4362

  • بر جهید و بانگ بر زد کای کیا ** حاضرم اینک اگر مردی بیا
  • Yerinden fırladı bağırdı: “Ey ulu adam, işte buracıkta hazırım; hadi, ersen gel!”
  • در زمان بشکست ز آواز آن طلسم ** زر همی‌ریزید هر سو قسم قسم
  • Tılsım, hemencecik bozuldu, her taraftan ulam ulam altın dökülmeye başladı.
  • ریخت چند این زر که ترسید آن پسر ** تا نگیرد زر ز پری راه در 4355
  • Öyle altın döküldü ki oğlancağız, kapının bile kapanıp açılmayacağından korktu.
  • بعد از آن برخاست آن شیر عتید ** تا سحرگه زر به بیرون می‌کشید
  • Ondan sonra o kuvvetli aslan kalktı, ta seher çağına kadar altını dışarıya taşımakla uğraştı.
  • دفن می‌کرد و همی آمد بزر ** با جوال و توبره بار دگر
  • Altınları gömmekte, sonra yine gelip çuvallara, torbalara doldurarak dışarıya götürmekteydi.
  • گنجها بنهاد آن جانباز از آن ** کوری ترسانی واپس خزان
  • O canıyla oynayan er, gerisin geriye çekilip kaçan korkakların rağmine definelerine sahip oldu.
  • این زر ظاهر بخاطر آمدست ** در دل هر کور دور زرپرست
  • Her kör ve hakikatten uzak kalmış altına tapan kişinin hatırına bu hikâyeyi duyunca derhal zahiri altın gelir.
  • کودکان اسفالها را بشکنند ** نام زر بنهند و در دامن کنند 4360
  • Çocuklar saksıları kırar, o kırık parçalara altın adını takar eteklerine koyarlar.
  • اندر آن بازی چو گویی نام زر ** آن کند در خاطر کودک گذر
  • Oyun oynarken o parçalara altın adını taktın ya… Artık ne vakit altın desen çocuğun aklına saksı kırıkları gelir.
  • بل زر مضروب ضرب ایزدی ** کو نگردد کاسد آمد سرمدی
  • Fakat erlerin kastettikleri altın ne o altındır, ne bu altın. Onlar üstüne, Allah’ın adı basılmış hakikî altını kastederler. O altın, ne kesada uğrar, ne ziyana… Ebedî ve daimîdir.