-
او درخت موسی است و پر ضیا ** نور خوان نارش مخوان باری بیا
- O, Musa’nın ağacıdır; o, ışıklarla dopdoludur. Bir kerecik olsun ona ateş deme de nur de!
-
نه فطام این جهان ناری نمود ** سالکان رفتند و آن خود نور بود
- Bu dünyadan vazgeçmek de ateş görünmedi mi? Fakat salikler o makama gittiler, bu âlemi terk ettiler de anladılar ki nurdan ibaretmiş!
-
پس بدان که شمع دین بر میشود ** این نه همچون شمع آتشها بود
- Bil ki din mumu yücedir, ateşten ibaret olan mumlara benzemez.
-
این نماید نور و سوزد یار را ** و آن بصورت نار و گل زوار را
- Bu zahirî mum nur görünür, fakat sevgiliyi yakar… Din mumuysa sureta ateş görünür, fakat ziyaretçilere gül kesilir!
-
این چو سازنده ولی سوزندهای ** و آن گه وصلت دل افروزندهای 4375
- Bu zahirî mum çok işler bitirir, fakat hakikatte adamı yakar. Din mumuysa vuslat zamanı gönül aydınlatır.
-
شکل شعلهی نور پاک سازوار ** حاضران را نور و دوران را چو نار
- Allah’a lâyık olan pak nurun şulesi, ona ulaşanlara nur görünür ama ondan uzak kalanlara ateş gibidir.
-
ملاقات آن عاشق با صدر جهان
- O âşığın Sadr-ı Cihan’la buluşması
-
آن بخاری نیز خود بر شمع زد ** گشته بود از عشقش آسان آن کبد
- O Buhara’lı âşık da kendisini muma atmıştı. O zahmet, aşkı yüzünden kendine kolay gelmekteydi.
-
آه سوزانش سوی گردون شده ** در دل صدر جهان مهر آمده
- Her şeyi yakıp yandıran ahı, göklere yüceliyordu. Sadr-ı Cihan’ın gönlüne merhamet gelmişti.
-
گفته با خود در سحرگه کای احد ** حال آن آوارهی ما چون بود
- O bir suç işledi, biz de o suçu gördük. Fakat “Ey Allah, acaba o avaremizin hali nasıl?
-
او گناهی کرد و ما دیدیم لیک ** رحمت ما را نمیدانست نیک 4380
- Bir seher vakti kendi kendisine diyordu ki merhametimizi adamakıllı bilmiyordu ki.