English    Türkçe    فارسی   

3
444-453

  • تو روا داری که آیم سوی ده ** تا در ابرو افکند سلطان گره
  • Reva görür müsün, köye geleyim de padişah, bana yüzünü assın, kaşlarını çatsın?
  • بعد از آن درمان خشمش چون کنم ** زنده خود را زین مگر مدفون کنم 445
  • Kızarsa kızgınlığına karşı ne çare bulurum, diriyken kendimi topraklara mı gömeyim?” dedi.
  • زین نمط او صد بهانه باز گفت ** حیله‌ها با حکم حق نفتاد جفت
  • Daha da bu çeşit yüzlerce bahaneler etti, fakat hileleri, Allah takdirine eş olmadı.
  • گر شود ذرات عالم حیله‌پیچ ** با قضای آسمان هیچند هیچ
  • Âlemin zerreleri birbirine girse yine Allah’ın kaza ve kaderine karşı hiçtir hiç!
  • چون گریزد این زمین از آسمان ** چون کند او خویش را از وی نهان
  • Bu yeryüzü, gökten nasıl kaçabilir, yeryüzü kendini gökten nasıl gizleyebilir?
  • هرچه آید ز آسمان سوی زمین ** نه مفر دارد نه چاره نه کمین
  • Gökten yeryüzüne ne yağarsa yağar. Yeryüzü, ne kaçabilir, ne bir çareye başvurabilir, ne bir pusuda gizlenebilir.
  • آتش ار خورشید می‌بارد برو ** او بپیش آتشش بنهاده رو 450
  • Güneşten ateş yağsa yine o, gökten yağan ateşe karşı yüzünü yerlere döşemiştir.
  • ور همی طوفان کند باران برو ** شهرها را می‌کند ویران برو
  • Yağmur yağsa da tufanlar coşsa, üstündeki şehirler yıkılıp yerle yeksan olsa
  • او شده تسلیم او ایوب‌وار ** که اسیرم هرچه می‌خواهی ببار
  • O, yine Eyyup gibi teslim olmuştur, ben bir esirim, ne dilersen yağdır demektedir.
  • ای که جزو این زمینی سر مکش ** چونک بینی حکم یزدان در مکش
  • Sen de bu yeryüzünün bir cüzünün, baş çekme. Allah hükmünü görünce isyan etme.