English    Türkçe    فارسی   

3
4450-4459

  • لیکش از ناموس و بوش و آب رو ** شرم می‌آمد که وا جوید ازو 4450
  • Fakat onu aramayı namusuna, kibrine yediremiyordu.
  • رحمتش مشتاق آن مسکین شده ** سلطنت زین لطف مانع آمده
  • Merhameti, o yoksula müştak olmuştu; saltanat bu lütfa mâni oluyordu.
  • عقل حیران کین عجب او را کشید ** یا کشش زان سو بدینجانب رسید
  • Akıl burada hayran… Acaba bu mu onu çekti, yoksa bu çekiş, o taraftan mı oldu?
  • ترک جلدی کن کزین ناواقفی ** لب ببند الله اعلم بالخفی
  • Cür’etten vazgeç… Sen, bunu bilmezsin, anlamazsın. Dudağını yum, gizli sırrı Allah daha iyi bilir.
  • این سخن را بعد ازین مدفون کنم ** آن کشنده می‌کشد من چون کنم
  • Bundan böyle bu sözü, gizleyeyim… Beni o çeken, çekmekte; ne yapayım ben?
  • کیست آن کت می‌کشد ای معتنی ** آنک می‌نگذاردت کین دم زنی 4455
  • Ey bir işe sarılıp savaşan, onu güzelce başarmaya uğraşan, seni çeken… Bundan bahsetmeye bırakmayan kim?
  • صد عزیمت می‌کنی بهر سفر ** می‌کشاند مر ترا جای دگر
  • Bir yere gideyim diye yüzlerce defa karar verir, davranırsın… Fakat seni bir saik, başka yere çeker durur.
  • زان بگرداند به هر سو آن لگام ** تا خبر یابد ز فارس اسپ خام
  • Binici, dizgini her tarafa çevirir, ta ki ham at üstünde bir binicinin bulunduğunu, başıboş bulunmadığını anlasın diye.
  • اسپ زیرکسار زان نیکو پیست ** کو همی‌داند که فارس بر ویست
  • Fakat terbiyeli at, üstünde binici olduğunu bilir, bundan dolayı iyi yürür.
  • او دلت را بر دو صد سودا ببست ** بی‌مرادت کرد پس دل را شکست
  • O yok mu? Senin gönlünü yüzlerce sevdaya bağlamış, nihayet seni muratsız bir hale getirmiş de sonrada gönlünü kırıvermiştir.