-
رحمتش مشتاق آن مسکین شده ** سلطنت زین لطف مانع آمده
- Merhameti, o yoksula müştak olmuştu; saltanat bu lütfa mâni oluyordu.
-
عقل حیران کین عجب او را کشید ** یا کشش زان سو بدینجانب رسید
- Akıl burada hayran… Acaba bu mu onu çekti, yoksa bu çekiş, o taraftan mı oldu?
-
ترک جلدی کن کزین ناواقفی ** لب ببند الله اعلم بالخفی
- Cür’etten vazgeç… Sen, bunu bilmezsin, anlamazsın. Dudağını yum, gizli sırrı Allah daha iyi bilir.
-
این سخن را بعد ازین مدفون کنم ** آن کشنده میکشد من چون کنم
- Bundan böyle bu sözü, gizleyeyim… Beni o çeken, çekmekte; ne yapayım ben?
-
کیست آن کت میکشد ای معتنی ** آنک مینگذاردت کین دم زنی 4455
- Ey bir işe sarılıp savaşan, onu güzelce başarmaya uğraşan, seni çeken… Bundan bahsetmeye bırakmayan kim?
-
صد عزیمت میکنی بهر سفر ** میکشاند مر ترا جای دگر
- Bir yere gideyim diye yüzlerce defa karar verir, davranırsın… Fakat seni bir saik, başka yere çeker durur.
-
زان بگرداند به هر سو آن لگام ** تا خبر یابد ز فارس اسپ خام
- Binici, dizgini her tarafa çevirir, ta ki ham at üstünde bir binicinin bulunduğunu, başıboş bulunmadığını anlasın diye.
-
اسپ زیرکسار زان نیکو پیست ** کو همیداند که فارس بر ویست
- Fakat terbiyeli at, üstünde binici olduğunu bilir, bundan dolayı iyi yürür.
-
او دلت را بر دو صد سودا ببست ** بیمرادت کرد پس دل را شکست
- O yok mu? Senin gönlünü yüzlerce sevdaya bağlamış, nihayet seni muratsız bir hale getirmiş de sonrada gönlünü kırıvermiştir.
-
چون شکست او بال آن رای نخست ** چون نشد هستی بالاشکن درست 4460
- İlk kararının kolunu kanadını kırdı ya… Peki, niçin o kanat kıranın varlığı doğru olmuyor, niçin kendini ona teslim etmiyorsun?