English    Türkçe    فارسی   

3
4463-4472

  • تا به طمع آن دلت نیت کند ** بار دیگر نیتت را بشکند
  • Gönlün tamahtan düşer, niyetini sağlamlarsın. Sonra tekrar o niyet bozuluverir!
  • ور بکلی بی‌مرادت داشتی ** دل شدی نومید امل کی کاشتی
  • Seni tamamıyla muratsız bir hale getirseydi gönlün ümitsizlenirdi, dilek tohumunu nasıl ekebilirdin?
  • ور بکاریدی امل از عوریش ** کی شدی پیدا برو مقهوریش 4465
  • Ama emel tohumunu ekseydin, akılsız bir hale düşseydin Allah hükmünde olduğun, onun emrinin altında bulunduğun nasıl meydana çıkardı
  • عاشقان از بی‌مرادیهای خویش ** باخبر گشتند از مولای خویش
  • Âşıklar, muratsız kaldılar da Allah’larından haber aldılar.
  • بی‌مرادی شد قلاوز بهشت ** حفت الجنه شنو ای خوش سرشت
  • Muratsızlık, cennete kılavuzdur. Ey yaradılışı güzel, “Cennet, istenmeyen, hoşa gitmeyen şeylerle, murada nail olmayışlarla kaplanmıştır” hadisini işit!
  • که مراداتت همه اشکسته‌پاست ** پس کسی باشد که کام او رواست
  • Senin muratlarının, görüyorsun ya, ayakları kırık… Ama öyle adam vardır ki bütün muratları olur.
  • پس شدند اشکسته‌اش آن صادقان ** لیک کو خود آن شکست عاشقان
  • Şu halde onun tarafından gönülleri kırılanlar, onun yolunda onun aşkında doğru olanlardır. Fakat nerede âşıkların gönül kırıklığı, nerede başkalarından gönül kırıklığı,
  • عاقلان اشکسته‌اش از اضطرار ** عاشقان اشکسته با صد اختیار 4470
  • Akıllıların gönülleri, mecburî kırılır… Dilediklerini yapamazlar, meyus olurlar. Âşıklarda ise yüzlerce ihtiyar var, dilediklerini yüzlerce kere yapabilirler, öyle olduğu halde ona tabi olurlar, gönülleri bu yüzden kırılır; emellerine bu yüzden erişememişlerdir.
  • عاقلانش بندگان بندی‌اند ** عاشقانش شکری و قندی‌اند
  • Akılı başında olanlar, bağla bağlanmış kullardır, âşıklar ise hürdür, şekerlenmiş, ballanmış canlardır onlar!
  • ائتیا کرها مهار عاقلان ** ائتیا طوعا بهار بی‌دلان
  • Akıllıların yuları “zorla gelin” emridir; gönlünü kaptıranların baharı “dileyerek gelin” emri!
  • نظرکردن پیغامبر علیه السلام به اسیران و تبسم کردن و گفتن کی عجبت من قوم یجرون الی الجنة بالسلاسل و الاغلال
  • Peygamber aleyhisselâm’ın esirlere bakıp gülerek “Şaşarım bu kavme ki onları cennete zincirlerle, bukağılarla sürüklüyorlar” demesi