-
تا همی خایید هر یک از غضب ** بر رسول صدق دندانها و لب 4475
- Her biri hiddetinden o Hak Peygambere dişlerini gıcırdatmakta, dudaklarını çiğnemekteydi.
-
زهره نه با آن غضب که دم زنند ** زانک در زنجیر قهر دهمنند
- Fakat bu kadar kızgın oldukları halde ağız açmaya kudretleri yoktu… Hepsi de on batmanlık kahır zincirine vurulmuştu.
-
میکشاندشان موکل سوی شهر ** میبرد از کافرستانشان به قهر
- Memur, onları şehre doğru çekmekte, küfür ülkesinden alıp kahırla sürüklemekteydi.
-
نه فدایی میستاند نه زری ** نه شفاعت میرسد از سروری
- Ne yerlerine başkası kabul ediliyor, ne koyuverilmeleri için para alınıyor, ne de bir ulu kişi onlara şefaat ediyordu.
-
رحمت عالم همیگویند و او ** عالمی را میبرد حلق و گلو
- Peygamber’e “Âlemlere rahmet” diyorlar ya… Öyle olduğu halde bütün bir âlemin boynunu, boğazını kesiyordu.
-
با هزار انکار میرفتند راه ** زیر لب طعنهزنان بر کار شاه 4480
- Onlar Peygamber’i binlerce defa inkâr ederek, ağızlarının içinden hareketini kınayarak gidiyorlardı.
-
چارهها کردیم و اینجا چاره نیست ** خود دل این مرد کم از خاره نیست
- Diyorlardı ki: Nice çarelere başvurduk, çare olmadı. Zaten bu adamın yüreği taş gibi katı .
-
ما هزاران مرد شیر الپ ارسلان ** با دو سه عریان سست نیمجان
- Biz, binlerce Alpaslan’ken iki üç çıplak ve yarı canlının elinde.
-
این چنین درماندهایم از کژرویست ** یا ز اخترهاست یا خود جادویست
- Bu derece âciz kaldık… Uygunsuz hareketimizden mi, yıldızımızın düşüklüğünden mi… yoksa sihirden mi?
-
بخت ما را بر درید آن بخت او ** تخت ما شد سرنگون از تخت او
- Bahtı, bahtımızı yırttı; tahtı, tahtımızı baş aşağı etti.