-
نقش تن را تا فتاد از بام طشت ** پیش چشمم کل آت آت گشت 4540
- Ten suretinin leğeni damdan düşünce gelecek gelir çatar sözü gözümün önünde tahakkuk etti, gelecek şeyler geldi çattı!
-
بنگرم در غوره می بینم عیان ** بنگرم در نیست شی بینم عیان
- Üzüme bakıyor, şarabı görüyorum… Yok’a bakıyorum, açıkça var’ı görüyorum.
-
بنگرم سر عالمی بینم نهان ** آدم و حوا نرسته از جهان
- Sırra bakmakta, daha dünyada Âdem’le Havva vücuda gelmemişken gizli bir âlem görmekteyim.
-
مر شما را وقت ذرات الست ** دیدهام پا بسته و منکوس و پست
- Siz, daha Elest deminde zerrelerden ibarettiniz… Daha vakit ayaklarınız bağlı, baş aşağı ve alçalmış bir haldeydiniz; sizi öyle görüyordum ben.
-
از حدوث آسمان بی عمد ** آنچ دانسته بدم افزون نشد
- Direksiz, desteksiz gökyüzü yaratılmadan bildiğim şeyler, âlem yaratıldıktan sonra da hep o… hiç artmadı.
-
من شما را سرنگون میدیدهام ** پیش از آن کز آب و گل بالیدهام 4545
- Ben, daha sudan, topraktan vücut bulmamış, bu surete bürünmemişken sizi baş aşağı olmuş görüyordum.
-
نو ندیدم تا کنم شادی بدان ** این همیدیدم در آن اقبالتان
- Siz ikbaldeyken de bunu böyle görüyordum. Yeni bir şey görmedim ki sevineyim!
-
بستهی قهر خفی وانگه چه قهر ** قند میخوردید و در وی درج زهر
- Gizli bir kahra uğramış, gizli bir kahırla bağlamıştınız. Gayri bu ne kahırdır, bunu kim anlar? Siz şeker yerdiniz de o şeker de zehir olurdu.
-
این چنین قندی پر از زهر ار عدو ** خوش بنوشد چت حسد آید برو
- Böyle zehirlerle dolu şekeri düşman yerse afiyet olsun… Neden ona haset ediyorsun ki?
-
با نشاط آن زهر میکردید نوش ** مرگتان خفیه گرفته هر دو گوش
- Sizde o zehri neşe ile içiyordunuz: eceliniz, gizlice kulaklarınızı tıkamıştı.