تیزچشم آمد خرد بینای پیش ** که خدایش سرمه کرد از کحل خویش4570
İleriyi gören akıl gözü keskindir. Allah, o gözü kendi sürmesiyle sürmelemiştir.
گفت پیغامبر که هستند از فنون ** اهل جنت در خصومتها زبون
Peygamber, “Cennet ehli olanlar, bazı şeyler yüzünden savaşlarda, düşmanlıklarda mağlup ve zebun olurlar” dedi.
از کمال حزم و س الظن خویش ** نه ز نقص و بد دلی و ضعف کیش
Bu alt oluş, bu zebunluk; noksan yüzünden, gönüllerinin kötülüğünden yahut da din zayıflığından değil, son derecede ihtiyata riayet ettiklerinden, düşüncelerine inanmadıklarındandır.
در فره دادن شنیده در کمون ** حکمت لولا رجال مومنون
Peygamber, Hudeybiye’de kâfirlere üstün gelmişken gizlice “İman etmiş erler olmasaydı” hikmetini işitti.
دستکوتاهی ز کفار لعین ** فرض شد بهر خلاص مومنین
Müminlerin halâs olması için melûn kâfirlerden el çekmek farz oldu.
قصهی عهد حدیبیه بخوان ** کف ایدیکم تمامت زان بدان4575
Hudeybiye ahdi nasıl oldu, oku da “Allah, kâfirlerin ellerini çekti, size dokunamadılar” ne demektir tamamıyla anla!
نیز اندر غالبی هم خویش را ** دید او مغلوب دام کبریا
Peygamber galip gelmişken bile kendisini Allah tuzağında mağlup olmuş gördü de
زان نمیخندم من از زنجیرتان ** که بکردم ناگهان شبگیرتان
“Ben sizi ansızın bastırdım, zincirlere vurdum diye gülmüyorum.
زان همیخندم که با زنجیر و غل ** میکشمتان سوی سروستان و گل
Sizi zincirlerle, bukağılarla selviliklere, güllük, gülistanlıklara çekiyorum da ona gülüyorum.
ای عجب کز آتش بیزینهار ** بسته میآریمتان تا سبزهزار
Ne şaşılacak şey… Sizi zincirlere vurup amansız ateşten çayırlıklara, çimenliklere götürüyorum.