-
پس سلیمان گفت ای پشه کجا ** باش تا بر هر دو رانم من قضا 4655
- Süleyman “A sivrisinek nereye? Dur da ikinizi de dinleyip hüküm vereyim” dedi.
-
گفت ای شه مرگ من از بود اوست ** خود سیاه این روز من از دود اوست
- Sivrisinek dedi ki: “Padişahım, ölümüm, onun varlığından… Zaten günüm, onun dumanından kararmakta.
-
او چو آمد من کجا یابم قرار ** کو بر آرد از نهاد من دمار
- O gelince ben nasıl durabilirim? Benim kökümü kazan o!”
-
همچنین جویای درگاه خدا ** چون خدا آمد شود جوینده لا
- Tıpkı bunun gibi Allah tapısını arayan da Allah geldi mi yok olur.
-
گرچه آن وصلت بقا اندر بقاست ** لیک ز اول آن بقا اندر فناست
- O vuslat ebedîlik içinde ebedîliktir ama o ebedîlik yokluk suretinde tecelli eder.
-
سایههایی که بود جویای نور ** نیست گردد چون کند نورش ظهور 4660
- Nur arayan gölgeler, nur zuhur etti mi yok olur.
-
عقل کی ماند چو باشد سرده او ** کل شیء هالک الا وجهه
- Âşık, başını verince akıl kalır mı gayrı? Her şey helâk bulur, yalnız onun hakikati kalır.
-
هالک آید پیش وجهش هست و نیست ** هستی اندر نیستی خود طرفهایست
- Onun hakikatine karşı var da yok olur, yok da. Yoklukta varlık… Bu, pek acayip bir şey!
-
اندرین محضر خردها شد ز دست ** چون قلم اینجا رسیده شد شکست
- Bu makamda akıllar elden çıkar, kalem buraya vardı mı kırılır, bir şey yazamaz olur!
-
نواختن معشوق عاشق بیهوش را تا به هوش باز آید
- Sevgilinin, kendine gelsin diye âşığına iltifat etmesi
-
میکشید از بیهشیاش در بیان ** اندک اندک از کرم صدر جهان
- Sadr-ı Cihan, o âşığı yavaş, yavaş istiğrak âleminden çekmekte, söz söyleme makamına getirmekteydi.