-
دست او بگرفت کین رفته دمش ** آنگهی آید که من دم بخشمش
- Sadr-ı Cihan, bu nefesi kesilmiş âşık, ona ben nefes bağışlayınca dirilir, kendine gelir diye âşığın elini tuttu,
-
چون به من زنده شود این مردهتن ** جان من باشد که رو آرد به من
- “Bu bedeni ölü, bu canı uyanık âşık, benimle diriliyor. Şu halde o, benim canım… Bana yüz tutuyor.
-
من کنم او را ازین جان محتشم ** جان که من بخشم ببیند بخششم
- Ben onu bu candan yücelteyim, bu cana muhtaç olmasın. Ona bir can bağışlayayım da ihsanımı onunla görsün!
-
جان نامحرم نبیند روی دوست ** جز همان جان کاصل او از کوی اوست 4680
- Nâmahrem can, sevgilinin yüzünü göremez. Dostun yüzünü ancak aslı onun civarında olan can görür.
-
در دمم قصابوار این دوست را ** تا هلد آن مغز نغزش پوست را
- Bu dosta kasap gibi üfüreyim de o lâtif ruhu derisinden çıksın deyip,
-
گفت ای جان رمیده از بلا ** وصل ما را در گشادیم الصلا
- Âşıka “Ey belâlar yüzünden bedeni terk edip giden can, vuslat kapımızı açtık, gel gel!
-
ای خود ما بیخودی و مستیات ** ای ز هست ما هماره هستیات
- Ey varlığımız, yokluğuna, sarhoşluğuna sebep olan… Ey varlığı, varlığımızdan ibaret bulunan âşık!
-
با تو بی لب این زمان من نو بنو ** رازهای کهنه گویم میشنو
- Şimdi ben sana dilsiz, dudaksız yeniden yeniye eski sırlar söyleyeceğim dinle!
-
زانک آن لبها ازین دم میرمد ** بر لب جوی نهان بر میدمد 4685
- Dilsiz, dudaksız söyleyeceğim, çünkü şu diller, dudaklar, bu nefesten ürkerler. Bu nefes, gizli bir ırmağın kıyısında yetişir, meyve verir!
-
گوش بیگوشی درین دم بر گشا ** بهر راز یفعل الله ما یشا
- Şimdi can kulağını aç da “Allah dilediğini yapar sırrını duymaya hazırlan” dedi.