English    Türkçe    فارسی   

3
4737-4746

  • گوید او محبوس خنبست این تنم ** چون می اندر بزم خنبک می‌زنم
  • Der ki: Bu tenim küp içinde mahpus… Fakat şarap gibi küp içinde ıslık çalmaktayım!
  • گویمش زان پیش که گردی گرو ** تا نیاید آفت مستی برو
  • Derim ki: bir yere rehin olmadan, sarhoşluk afeti gelmeden çekil, git.
  • گوید از جام لطیف‌آشام من ** یار روزم تا نماز شام من
  • Der ki: İçimi güzel lâtif kadehin içinde ta akşam namazı vaktine kadar gündüzün dostuyum.
  • چون بیاید شام و دزدد جام من ** گویمش وا ده که نامد شام من 4740
  • Akşam gelip de kadehimi çaldı mı, ona daha benim akşamım gelmedi, kadehimi ver derim!
  • زان عرب بنهاد نام می مدام ** زانک سیری نیست می‌خور را مدام
  • Şarap içmeye alışmış olan, şaraba doyamaz. Arap, onun için şaraba müdam adını taktı,
  • عشق جوشد باده‌ی تحقیق را ** او بود ساقی نهان صدیق را
  • Hakikat şarabını aşk, kaynatır coşturur. Doğru sözlü, doğru özlü âşıka gizlice saiklik eden aşktır.
  • چون بجویی تو بتوفیق حسن ** باده آب جان بود ابریق تن
  • Allah inayetiyle aşka ulaşmayı dilersem şarap, can suyudur, sürahi de beden!
  • چون بیفزاید می توفیق را ** قوت می بشکند ابریق را
  • Hidayet şarabı çoğaldı, arttı mı şaraptaki kuvvet, sürahiyi kırar.
  • آب گردد ساقی و هم مست آب ** چون مگو والله اعلم بالصواب 4745
  • Sâki de su kesilir, sarhoş da… Nasıl olur deme, doğrusunu Allah daha iyi bilir.
  • پرتو ساقیست کاندر شیره رفت ** شیره بر جوشید و رقصان گشت و زفت
  • Şaraba vuran ışık, sâkinin ışığıdır… Şarap, bu ışıkla coşar, köpürür, oynar kuvvetlenir!